Tarih: 02.09.2019 13:45
Baro Başkanı Toprak "Yeni adli yıla çözüm bekleyen bir çok sorunla merhaba diyoruz"
Baro Başkanımız Av. Ramazan Erhan TOPRAK´ın 2019?2020 Adli Yıl Basın Açıklaması
Yeni adli yıla çözüm bekleyen birçok sorunla birlikte merhaba diyoruz. Sorunları ve eleştirilerimizi ortaya koymadan önce özellikle şunu belirtmek istiyorum; Barolar, Kamu Kurumu Niteliğinde Meslek Kuruluşlarıdır. Anayasa Hukuku doktrininde de baskı grupları arasında kabul edilirler. Baskı grubu nedir? Baskı grupları, çoğulcu demokrasiyi benimsemiş ve özümsemiş olan devletlerde siyasal iktidarları kendi faaliyet alanları dâhilinde sorgulayan, eleştiren, onlara telkin ve tavsiyelerde bulunan kuruluşlardır. Yani, demokrasiyi sadece seçimden seçime sandıkta oy vermekten ibaret olmaktan çıkarıp, katılımcı demokrasinin tesisi adına tabiplerin tabipler birliği eliyle, avukatların barolar eliyle, iş adamlarının ticaret ve sanayi odaları eliyle, işçilerin ve memurların sendikalar eliyle, ismini sayamadığımız daha birçok meslek mensubunun ve vatandaşlarımızın dernekler, kooperatifler ve birlikler eliyle devletin yönetilmesinde dolaylı da olsa söz sahibi olmalarını sağlayan demokrasi enstrümanlarıdır. Dolayısı ile Baroların da bu baskı gruplarından birisi olması hasebiyle, yapmış oldukları eleştirilerin, tavsiyelerin ve açıklamaların katılımcı demokrasinin bir gereği olarak kabul edilmek zorunda olduğu, yapılan her eleştiriye karşı ?siyaset yapacaksan cüppeni çıkart? anlayışı ile mukabele edilmemesi gerektiği kanaatindeyiz. Katılımcı demokrasi anlayışının egemen olabilmesi için bunu elzem görüyoruz.
Ancak elbette ki Barolar olarak bizlerin de öz eleştiri yaparak, sözümüzün daha değerli ve samimi olması adına, salt mesleki alan içerisinde ve hukukun üstünlüğü ile insan hakları temelinde hareket etmemiz gerektiğinin de altını çiziyoruz. Ortaya koyduğumuz ve koyacağımız tespitlerin de bu anlayış ile yapıldığının bilinmesini istiyoruz.
Avukatlar olarak en öncelikli ve en büyük sorunumuz, maddi problemler olarak karşımızda durmaktadır. Daha çok stajyer ve genç meslektaşlarımız gibi görünse de hemen hemen tüm yaş grubundaki meslektaşlarımıza sirayet etmiş olan geçim sıkıntısı, işsizlik, asgari ücretin altına çalışmaya zorlanma, SGK primlerinin ödenememesinden dolayı sağlık hizmetlerinden yoksunluk, emeklilik döneminde asgari ücret düzeyinde alınan maaşlar, verilen onca emeğin ve harcanan yılların sonunda yaşanan düş kırıklıkları? Tüm bunların sonunda da derin ruhsal çöküntüler ve intiharlar?
Bu acı tablo karşısında Hukuk Fakültesi kontenjanlarının düşürülmesi amacıyla ?Yargı Reformu Stratejisi? ortaya konulurken halen hukuk fakültelerinin açılmaya devam edilmesi bizler için başka bir hayal kırıklığı olmuş ve bu strateji belgesinin avukatların sorunlarını çözmekten uzak olduğunu ortaya koymuştur. Türkiye´deki hukukçu sayısının kabul edilebilir seviyelerin çok çok üzerinde olduğu bu tablo karşısında en azından sayının stabil hale getirilmesi gerekmektedir. Kangrene dönüşmüş olan bu yaranın pansumanla iyileşmeyeceği açıkça ortadadır. Çözüm, eğitim-istihdam işbirliğinin süratle sağlanarak ihtiyaç kadar hukuk fakültesi dışındaki fakültelerin kapatılmasıdır.
Arabuluculuk sisteminde, tarafların telekonferans şeklindeki keyfi bir uygulama ile görüştürülmelerinin sağlanması ve imzaların huzurda atılmamasının, uygulamada sahteciliğe kadara varacak ciddi sorunlara yol açacağı muhakkaktır.
Devlet Memurları Kanunundaki yasağa rağmen uzlaştırmanın memurlar eliyle yapılması, uzlaştırıcıların hukuk fakültesi mezunu olmalarına gerek bulunmaması, uzlaştırıcıların yoğunlukla adliye kâtipleri ya da polis olması durumunda vatandaşların üzerinde psikolojik olarak baskı oluşması, bir belediye çalışanının dahi uzlaştırıcılık yapabiliyor olması, uzlaştırıcılık müessesesindeki tespit edebileceğimiz olumsuzluklardır.
Alternatif çözüm yolları adı altında arabuluculuk ve uzlaştırıcılıkla ilgili uygulamadaki olumsuzlukları ortaya koymuş olmakla birlikte, esasında bu müesseselerin varlığını hukuk sistemimiz içerisinde doğru bulmadığımızı belirtmek isterim. Zira devletin üç ana erkinden biri olan yargı erkinin bağımsız mahkemeler eliyle yürütülmesi bizce hayati bir husustur. Bu anayasal görevin mahkemeler dışındaki birimlere, kuruluşlara ya da şahıslara devredilmesi daha büyük problemlerin doğmasına sebep olabilecektir. Alternatif çözüm yollarına aktarılan kaynağın, yargı sistemi içerisindeki problemler ile personel ve hâkim-savcı istihdamına harcanması durumunda daha etkin sonuçlar alınabileceğine inanıyoruz.
CMK vekâlet ücretlerindeki angarya derecesindeki adaletsizliğin de süratle giderilmesini bekliyor, CMK avukatlığının adeta bir formalite haline dönüşmüş olması karşısında bu sorunun çözümü için tüm yetkili kurumlarla iş birliğine hazır olduğumuzu da belirtmek istiyorum.
CİMER uygulamasının amacından çıkıp, yersiz şikayet ve ihbarlarla yargı üzerinde baskı aracına dönüşmesi, bir kısım kötü niyetli bürokratik çevrelerin ve kötü niyetli medya gruplarının bilinçli olarak yaptıkları karalama, şikayet ve saldırıları karşısında yargı mensuplarının sahipsiz bırakılması, hâkimlik ve savcılık teminatının sembolik hale geldiğinin üzücü göstergeleridir.
Örnek olarak saydığımız ve daha onlarcasını sayabileceğimiz sorunların çözümü için avukatların, hâkimlerin, savcıların, adliye personellerinin, iktidarın, muhalefetin, bürokrasinin kısacası tüm müesseselerin birlikte hareket edebilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda ülke olarak hepimizin, ama özellikle biz hukukçuların hiçbir makam ve mevki gözetmeden, hiçbir güce, cemaate, mezhebe, ideolojik gruba bakmadan hiçbir şeyden korkmadan ve çekinmeden evrensel hukuk temelinde görevimizi ifa etmemiz gerekmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle tüm yargı camiamızın yeni adli yılını tebrik ediyor, yeni adli yılın ülkemize öncelikle adalet, barış ve birliktelik getirmesini diliyor saygılar sunuyorum.
Av.Ramazan Erhan TOPRAK
Aksaray Barosu Başkanı
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —