Gıyasettin TETİK-Selim KAYA/DİYARBAKIR, (DHA)- CUMHURBAŞKANI Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TUSAŞ’a yönelik terör saldırısına ilişkin, “Birtakım ülkelere teknolojik olarak bağımlıysanız, silah sistemlerinizde, güvenlikte bağımlıysanız, siyasi olarak da tam bağımsız hareket edemezsiniz, ama bu alanlarda, bu stratejik alanlarda kendi teknolojinizi, kendi kabiliyetlerinizi geliştirirseniz tam bağımsız olma imkanına da kavuşmuş olursunuz. Dolayısıyla şunun altını bir kez daha çizmek istiyorum; ne yaparlarsa yapsınlar biz savunma sanayindeki bu kararlı yürüyüşümüzü devam ettireceğiz” dedi.
Diyarbakır’a ziyaret ve açılışlar için gelen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bir otelde ‘Diyarbakır İş Dünyası Buluşması’ programında iş insanlarıyla bir araya geldi. Programa, Yılmaz’ın yanı sıra Vali Murat Zorluoğlu, AK Parti Diyarbakır milletvekilleri Galip Ensarioğlu, Suna Kepolu Ataman, Mehmet Said Yaz, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya da katıldı.
Burada konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Ankara’da TUSAŞ’a düzenlenen terör saldırısına değinerek, “Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ailelerimize, çalışma arkadaşlarına, milletimize baş sağlığı diliyorum. Yaralılar var. Önemli bir kısmı taburcu edildi ama halen sağlık açısından hastanelerde olan yaralılarımız var. Onlara da acil şifalar diliyorum. Bu terör eylemi, 85 milyona, 81 ilimize kasteden bir terör eylemidir. Hepimizin huzurunu bozmaya, birliğini, beraberliğini, kardeşliğini bozmaya yönelen terör eylemidir. Bölücü terör örgütü ve onun arkasındaki yapıların ülkemizin huzurunu demokrasisini gelişmesini engellemeye dönük yaptıkları, organize ettikleri bir terör eylemidir. Siyasi görüşü ne olursa olsun, etnik kimliği, dili, dini, mezhebi ne olursa olsun 85 milyonun hep birlikte lanetlediği, karşı çıktığı bir terör eylemi olduğunu ifade etmek istiyorum. Terör örgütleri yaptıkları insanlık dışı hadiseleri meşrulaştırmak için çeşitli kimliklerin arkasına sığınmaktadırlar. Nasıl ki FETÖ, DEAŞ gibi terör örgütleri dini kimlikleri kullanarak insanlık dışı eylemler yapıyorlarsa, PKK terör örgütü de Kürt kimliğini istismar ederek, bu kimliği maske olarak kullanarak insanlık dışı eylemler yapmaktadır. Nasıl FETÖ ve DEAŞ Müslümanları temsil etmiyorlarsa, PKK terör örgütü de Kürt kardeşlerimizi temsil etmemektedir. Yaptıkları terör eylemleri, bugüne kadar yapılanlara baktığımızda en fazla Doğu’da Güneydoğu’da yaşayan insanlarımıza zarar vermiştir. Demokrasiye, kalkınmaya, insanların huzuruna zarar vermektedirler. Diyarbakır ve Güneydoğu terör eylemlerinden çok çekti. Buradaki terör eylemleri Diyarbakır’ın potansiyelini hayata geçirmesine, sosyal hayatında, ekonomik hayatında arzu ettiği düzene ulaşmasında en büyük engel oldu. Bugüne ise çok şükür, bugün yaşanan terör saldırılarını bir tarafa bırakacak olursak, ülkemizdeki huzur ortamının pekişmesi, çok farklı bir atmosfer oluşturmuş düzeyde. Her alanda hızlı bir gelişim, toparlanma süreci içerisinde Diyarbakır ve Güneydoğu. Buna engel olmaya çalışanlar var. Hep birlikte bunun karşısında durursak başaramayacaklar. Bu bölge üzerinde hesapları olan uluslararası güç odakları var. Kendilerince, bu bölge üzerinde bir tasarım oluşturup, onu hayata geçirmeye çalışıyorlar ve kendi menfaatlerine yönelik olarak yaptıkları bu tasarıma maalesef bölgede yaşayan birçok insanı, çeşitli yollarla yöntemlerle alet ediyorlar. Bugün Orta Doğu'ya baktığınız zaman Gazze'de şu anda soykırım suçuyla yargılanan ülke hariç olmak üzere hiçbir güçlü devlet istemiyorlar. Bu bölgede bütün devletleri zayıflatmak, bütün toplumları zayıflatmak istiyorlar. Bunu görmemiz lazım. Ama bunu başaramayacaklar. Türkiye Cumhuriyeti birlik beraberlik içinde güçlü bir şekilde yoluna devam edecektir ve bu bölgede komşularıyla birlikte, bu bölgede yaşayan bütün toplumlarla birlikte gerçek anlamda bu bölgenin sahibi olarak, ev sahibi olarak bu bölgedeki emperyalist hedefleri olanlar değil, bu bölgenin asıl sahipleri kazanacaktır” dedi.
‘TÜRKİYE, SAVUNMA SANAYİİNDE BÜYÜK ATILIMLAR YAPTI
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, savunma sanayinde Türkiye’nin büyük atılımlar yaptığını ifade ederek, “Geçmişte birtakım ülkeler bize paramızla bazı sistemleri satmazken, şimdi bize satmadıkları bu ürünleri kendimiz üretiyoruz. Ürettiğimiz gibi ihraç ediyoruz. Geçen sene savunma sanayimizin ihracatı 5,5 milyar doları buldu. Bu sene 6,5 milyar doları aşacak, 7 milyar dolar gibi bir hedef var. İnşallah o da yakalanır. Daha dün fuara gittim. Madem savunma sanayini hedefliyorlar, engellemeye çalışıyorlar. Bizim daha büyük bir azimle, daha büyük bir kararlılıkla savunma sanayine sahip çıkmamız lazım. Bir ülkenin tam bağımsızlığı da buradan geçiyor. Birtakım ülkelere teknolojik olarak bağımlıysanız, silah sistemlerinizde, güvenlikte bağımlıysanız, siyasi olarak da tam bağımsız hareket edemezsiniz ama bu alanlarda, bu stratejik alanlarda kendi teknolojinizi, kendi kabiliyetlerinizi geliştirirseniz tam bağımsız olma imkanına da kavuşmuş olursunuz. Dolayısıyla şunun altını bir kez daha çizmek istiyorum; ne yaparlarsa yapsınlar biz savunma sanayindeki bu kararlı yürüyüşümüzü devam ettireceğiz. Buradan Sayın Cumhurbaşkanımıza da şükranlarını sunuyorum. Bir vatandaş olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olarak bütün makam mevkilerden ali bir şekilde. Siyasi bir kararlılık olmasa, Türkiye bugün bu noktaya gelmezdi. Son 20 yılda yüzde 80 dışa bağımlı bir yapıdan, yüzde 80 kendi içinde milli yerli üretim yapan bir yapıya ulaştı savunma sanayimiz. Bugün kendi insanlı, insansız hava sistemlerimizi, helikopterlerimizi, denizaltılarımızı yapma noktasına geldik, işte birçok silah sistemini kendi içimizde imal ediyoruz ve ihraç ediyoruz. Bu sadece güvenliğimiz açısından değil, katma değeri yüksek bir ekonomik yapı oluşturmamız bakımından da son derece önemli. Hazır silahları bize satmaya alışmış, bizi bağımlı hale getirmeye alışmış olan çevrelerin elbette bundan rahatsız olması çok normal. Ama kim rahatsız olursa olsun biz bu gücümüzü, sistemlerimizi geliştirmeye devam edeceğiz ve çok daha üst noktalara ulaşacağız. TUSAŞ’ı ziyaret ettim hem Ankara'da hem de İstanbul'daki stantlarını. Oradaki çalışanlarla bire bir görüştüm ve şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim, eskisinden de daha azimli eskisinden de daha güçlü bir şekilde savunma sanayi çalışanlarımız yoluna devam edecek. Bu terör eyleminde yaralanan bir kardeşimiz gece hastanede tedavi olmuştu. Ertesi gün sabah TUSAŞ’ı ziyaret ettiğimizde gelip mesaiye başladığını ve çalıştığını gördük. Gerçekten bu çok büyük moral verdi hepimize. Yine İstanbul'daki standı ziyaret ederken burada çalışanları da dinleme imkanım oldu. Orada da bir kardeşimiz yine aynı hadisede yaşamış, işte kulaklarında birtakım sıkıntılar olduğu halde gelmiş İstanbul'daki görevinin başına. Dolayısıyla bizim milletimiz böyle bir millet inşallah bu yapılanlar azmimizi, kararlılığımızı daha da artırıyor. Terörle mücadeleden en küçük bir taviz vermeden içeride ve dışarıda nerede bir tehdit varsa en güçlü şekilde terörle mücadelemizi sürdüreceğiz. Ama aynı zamanda da en güçlü şekilde demokrasi ve kalkınma mücadelemizi de devam ettireceğiz. Farklılıklarımıza birlikte ortaklıklarımızı yücelterek, kardeşliğimizi yücelterek hukuk devletini, demokrasiyi çok daha ileri standartlara taşıyarak ülkemizi çok daha güçlü yardımlara ulaştıracağız ve bunu da 85 milyon olarak 81 ilimizle yapacağız, hep birlikte yapacağız. Kardeşliğimize, birliğimize, beraberliğimize kastedenlere de en güzel cevap bu olacak diye inanıyorum” diye konuştu.
'TÜRKİYE EKONOMİSİ ZOR BİR DÖNEMDEN GEÇİYOR'
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye ekonomisi olarak zor bir dönemden geçtiğimizi ifade edebilirim. Dünyanın, bölgemizin zor bir dönemindeyiz. Bir taraftan pandemi sonrası hâlâ tarihi seviyelere gelmemiş bir küresel ekonomik ortamdayız. 20 yıllık ortalamalara baktığımızda yüzde 3,6 civarında dünyada bir ortalama büyüme varken son yıllarda bu 2,5’lara civarına, 2,6’lar civarına düşmüş durumunda. Bir toparlanma süreci var ama hala eski ortam oluşmuş değil. Dünyada bir taraftan da enflasyonla mücadele var. Buna yönelik para politikalarının getirdiği daha daralmış bir dünya talebinden bahsedebiliriz. Öyle bir ortamdayız. Bir taraftan da bölgemizde jeopolitik maalesef olumsuzluklar var. Kuzeyimizde Ukrayna, Rusya savaşı güneyimizde hepimizin içini yakan ve Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırım suçuyla yargılar, eylemler var Gazze'de. Bir taraftan da geçen yıl tarihimizin en büyük deprem afetini yaşadık. Diyarbakır da bundan belli oranda maalesef payını aldı. Bu deprem afetinin yaralarını sarma sürecindeyiz. Bütün bunlara rağmen ekonomimiz büyümeye, istihdam üretmeye devam ediyor. Orta vadeli programımızda belirlediğimiz hedeflerin birçoğuna ulaşmış durumdayız. Hatta birçoğunda hedeflerimizin de ötesinde iyileşmeler sağlamış durumdayız. Bütçe açığımız geçen yıl ön gördüğümüzün çok daha altında bir seviyede. Bu sene 4,9 gibi bir rakama inecek. Gelecek sene inşallah milli gelire oranla bütçe açığımızı yüzde 3’lere düşüreceğiz. İhracatımız bu zorlu şartlara rağmen artıyor. İthalatımız azalıyor. Turizm gelirlerimizi iyi gidiyor. Dolayısıyla cari açığımız oldukça düşük seviyelere inmiş durumda. Bu da dövizi olan ihtiyacımızı azaltıyor. Döviz rezervlerimiz tarihi yüksek seviyelere çıktı son bir yıl içinde. Merkez Bankamızdaki brüt rezervler 160 milyar dolara yaklaştı. Net rezervler yine oldukça yüksek seviyelere çıktı. Kur Korumalı Mevduat çok ciddi oranda eridi. 40 milyar doların biraz üstünde bir seviyeye kadar düştü. Geçen gün 127 milyar dolarlar civarındaydı. Orada çok ciddi bir düşüş söz konusu. Diğer taraftan ülkemizin bütün bu göstergelerindeki iyileşmeler ülke risk primini düşürmüş durumda. Bu da dış borçlanmada kamunun ve özel sektörün dış borçlanmasında finansa erişimi ve finansın maliyetinin aşağıya çekiyor. Kredi derecelendirme kuruluşları yatırım ortamı açısından, her 3 kredi derecelendirme kuruluşu da notlarımızı arttırdı. Bunun olduğu tek ülke Türkiye. Bütün bu politikalarımızın özünde enflasyonu düşürmek var. Türkiye'de de enflasyon belli seviyelere ulaştı. Biz de geçen yıl planımızı, programımızı ortaya koyarken şunu söylemiştik; 3 dönem olacak demiştik. Burada sizlerle de paylaşmıştık. Bir geçiş süreci olacak, bir dezenflasyon süreci olacak, sonra da kalıcı fiyat istikrarı dönemi olacak demiştik. Geçiş sürecini tamamladık. Az önce size verdiğim birçok gelişme o geçiş sürecindeki gelişmeler. Risklerimizi azalttık, kaynaklarımızı arttırdık, temellerimizi sağlamlaştırdık. Dolayısıyla o geçiş süreci sonucunda enflasyonla çok daha güçlü mücadele edecek ortamı oluşturmuş olduk. Haziran ayı ile birlikte de ikinci dönem dediğimiz dezenflasyon dönemi başladı. Bu dezenflasyon döneminde de son 4 ayda enflasyon oranında yüzde 26’nın üzerinde, 26 puanın üzerinde bir düşüş gerçekleşti. Mayıs ayında en yüksek değerine çıkmıştı. Biliyorsunuz 75,5 gibi bir rakama geldiğimiz noktada 49,4 gibi bir rakama inmiş durumda manşet enflasyonu dediğimiz TÜFE enflasyonu. Üreticisi enflasyonu daha da altında. Bunun maliyetleri gösteren ÜFE dediğimiz enflasyon bunun da altında. Bu süreç devam edecek ve önümüzdeki yıl hedefimiz yüzde 20’nin altına bu rakamı düşürmek. 2026 hedefimiz ise tek haneli rakamlara ülkemizi tekrar kavuşturmak. Bunu çok önemli görüyoruz. Çünkü enflasyonun olduğu ortamda ön görülebilirlik kalmıyor. Ön görülebilirliğin olmadığı ortamda da yatırım ortamı olumsuz etkileniyor, tüketim olumsuz etkileniyor, kalıcı sosyal refahı için, ön görülebilirlik için, yatırım ortamının kalıcı iyileşmesi için bu süreç, bu mücadele çok kıymetli kamusuyla özel sektörüyle, çalışanlarıyla, tarım kesimiyle, finans kesimiyle, bütün taraflarla bu süreçte istişareler içindeyiz ve inşallah ülkemiz bu sorunu da geride bırakarak sürdürülebilir büyüme ve kalıcı sosyal refahla yoluna devam edecek. Konjonktürel aylık bazı dalgalanmalar her zaman olabilir ama bir programınız varsa, istikametiniz doğruysa eninde sonunda ve hedeflerinize ulaşırsınız. Dış şartlar bazen olumlu, bazen olumsuz etkileyebiliyor. Ama programımız istikametinde devam ediyor ve İnşallah az önce bahsettiğimiz sonuçları hep birlikte göreceğiz. Görmeye başladık, daha da göreceğiz. Özellikle hizmet sektörlerinde biraz katılık var, mal piyasalarında büyük oranda bu çözüldü aslında, temel mallarda örneğin şu anda yüzde 30’un altına inmiş durumdayız. Genel mal enflasyonunda yüzde 40’ın biraz üstündeyiz ama hizmet enflasyonu biraz yüksek, o da ortalamayı yukarıya taşıyor. Orada da kırılmalar olacaktır.” (DHA)
FOTOĞRAFLI