Her yıl 3 Aralık da Engelliler haftası kutlanılmaktadır. Aslında bu kutlama adeti güzel bir adettir. Ancak bu engelli haftsı sonu onlara neler verebiliyoruz bu çok önemli. Onların eğitimi ve topluma kazandırılması ile ne kadar ilgileniyoruz? Onlara hangi imkanı veriyoruz? Gerçi eskiden engellisi olan aileler kendi çocuklarına bakmaktan acizdi. Şimdi bu sıkıntıdan kurtuldular, engellileri devletimiz kolları altına aldı, ailelerde rahatladı. Ama birde kendileri bakan aileler var. Bunların durumları ile mutlaka yakından ilgilenilmeli.
Ben engellilerimize acımak yerine onlara şefkat ve sevgi gösterilmesini öneriyorum. Cumartesi günkü engelliler kutlamasına il dışında olduğum için katılamadım. Çarşıda onların hatırlanması için yürümek güzel bir gelişme. Ben bu gün engellilerimizle ilgili bazı görüş ve düşücemi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ülke nüfusumuzun büyüklüğü hepimiz tarafından bilinen bir gerçek. Ama bu nüfusun ne kadarını engelli bireylerimizin oluşturduğunu çoğumuz bilmeyiz. Araştırmalar sonucunda ortaya çıkan tablo hiç de önemsenmeyecek gibi değildir. Şu andaki durumu bilmemekle beraber geçmişteki nüfus sayımlarına göre ülkemizdeki engelli bireylerin oranı % 14´tür. Bu rakam herhâlde bizlerin engelli bireylerimiz için ne kadar çalışmamız gerektiği hakkında bilgi vermektedir. Ayrıca her insanın bir özürlü adayı olduğunu düşünürsek herhâlde yapılacak çalışmaları çok daha fazla önemsemek gerekir.
Ülkemizdeki engelli bireylerimizin çoğunluğunu % 3.5 oranıyla konuşma engelli bireylerimiz oluşturmaktadır. Konuşma engellileri sırasıyla % 2 ile üstün zekâlılar, % 2.03 ile zihinsel engelliler, % 1.4 ile ortopedik engelliler, % 0.06 ile işitme engelliler, % 0.02 ile görme engelliler takip etmektedir.
Engelli bireylerimizin, ülke nüfusuna oranının bu kadar çok olmasına rağmen bir kısmı eğitim imkânlarından faydalanabilmektedir. Bir kısmı da eğitimden yeterli faydalanamamaktadır. Oysa Avrupa´da engelli bireylerin tamamı eğitimin bütün olanaklarından faydalanmakta, hatta gerektiğinde eğitim imkânı engelli bireylerin ayağına kadar götürülmektedir. Bu durum bizim büyük bir eksiğimiz. Bu noktada, eğitimde fırsat eşitliği ilkesine ne kadar dikkat ettiğimizi oturup düşünmeli ve bu ilkenin gereğini yerine getirmek için neler yapmamız gerektiğini plânlamalıyız. Aslında şimdi eskisinden çok ilerdeyiz, eskiden engellilerimize devlet eli pek uzatılmazdı. Şimdi devletimiz onlara kol kanat gererek onlara destek olup şefkatli kollarına almış bulunmaktadır. Ancak eğitim konusunda yeterli olduğumuzu düşünmüyorum.
Günlük yaşamınızda engelli bireylerle muhakkak karşılaşmışsınızdır. Kimi zaman elindeki beyaz bastonuyla yürüyenleri, kimi zaman işaretlerle etrafındakilere derdini anlatmaya çalışanları, tekerlekli sandalye ile kaldırımları ve pek çok engelleri aşmak için zahmet çekenleri, garip tavırlarına bakarak güldüğünüz kişileri görmüşsünüzdür. İşte bu kişilerin ne gibi dertleri, sıkıntıları var? Acaba eğitim görüyorlar mı, eğitim görmeleri için neler yapmak gerekir hiç düşündünüz mü?
Engelli bireylerimizi topluma kazandırmak ve hayatlarını kolaylaştırabilmek için inanın küçük büyük bütün bireylerin yapabileceği pek çok şey vardır. Örneğin çevre düzenlemelerinin engelli bireylere uygun şekilde yapılması, günlük yaşamımızda sürekli kullandığımız alışveriş merkezlerinin engelli bireylere uygun olarak dizayn edilmesi, trafik ışıklarına kurulan sesli düzeneklerin yaygınlaştırılması engelli bireylerimizin hayatlarını bir nebze de olsa kolaylaştıracaktır. Yapılmıyor mu yapılıyor ama ben yeterli görmüyorum.
Engelli bireylerimize yardımcı olmak istiyorsak, onlara acıyarak yaklaşma yerine Konfiçyus´un dediği gibi onlara balık verme yerine, balık tutmayı öğretmeliyiz. Engellilerin beceri ve yetenekleri doğrultusunda iş imkânı sağlayarak onları üretken ve verimli hâle getirebiliriz