‘Fındıktaki verimlilik sorunu çözülemezse, Türkiye’nin sektördeki konumu ciddi şekilde zayıflayabilir’

‘Fındıktaki verimlilik sorunu çözülemezse, Türkiye’nin sektördeki konumu ciddi şekilde zayıflayabilir’

‘Fındıktaki verimlilik sorunu çözülemezse, Türkiye’nin sektördeki konumu ciddi şekilde zayıflayabilir’

İSTANBUL, (DHA)- BAHÇEŞEHİR Üniversitesi’nde (BAU) 'TÜRKİYE Fındık Üretiminde Ekonomik ve Toplumsal Sorunlar, Dönüşümler' konferansı yapıldı. BAU Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, reform yapılmaması durumunda dünyadaki fındık üretimindeki payımızın 15 yıl sonra yüzde 50’nin altına düşeceğini, bu durumun ise küresel fındık fiyatını belirleme gücümüzü elimizden alabileceğini söyledi.

Türkiye’de tarım ihracat gelirlerinde en büyük paya sahip olan fındık üretimi ve sektörde yaşanan sorunlarla ilgili BETAM tarafından rapor hazırlandı. Rapor, BAU’da düzenlenen ‘Türkiye Fındık Üretiminde Ekonomik ve Toplumsal Sorunlar, Dönüşümler’ konferansında değerlendirildi. Açılış konuşmasını BAU İktisat, idari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekan Hümeyra Adıgüzel’in yaptığı konferansta iktisat ve sosyoloji uzmanları, sektör temsilcileri de görüşlerini açıkladı.

Fındık üretiminin geleceğine dair analizler yapılan etkinlikte konuşan Makro İktisat Uzmanı Prof. Dr. Ozan Bakış, yapılan çalışmayla elde edilen sonuçları değerlendirdi. Fındık üreten farklı ülkelerle mukayeseler yapılabilmesi için 2021 verilerine göre değerlendirme yaptıklarını söyleyen Bakış, Türkiye’de yaklaşık 750 bin hektar alanda fındık tarımı yapıldığını belirtti. Konferansa üniversiteden birçok akademisyen ve öğrenci katıldı.

‘FINDIK İHRACATINDAKİ PAY YÜZDE 80’DAN YÜZDE 63’E KADAR GERİLEDİ’

İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik Bölümü’nden Prof. Dr. Ozan Bakış, “Türkiye, genetik olarak fındık üretiminde uzun süredir önemli bir konuma sahip. Yaklaşık 20 yıl önce dünya ihracatındaki payı yüzde 80 civarındayken, bugün bu oran yüzde 63’e kadar gerilemiş durumda. Bu da Türkiye’nin fiyat ve pazar belirleme gücünü kaybetmeye başladığını gösteriyor. Bu gerilemenin pek çok nedeni var. Öncelikle, devamsız bahçe sahipleri olarak tanımlanan bir kesim dikkat çekiyor. Bu kişiler şehirlerde yaşayıp köydeki fındık bahçeleriyle yeterince ilgilenmiyor; düzenli budama, gübreleme yapmıyor ve verimi düşük bahçelere sahipler. Bu ciddi bir soruna yol açıyor. Bir diğer neden ise gelenekçilik. Pek çok fındık üreticisi, budama, gübreleme ve ilaçlamayı atadan kalma yöntemlerle yapmaya devam ediyor. Ancak bu uygulamaların önemli bir kısmı modern zirai tekniklere uygun değil. Ölçek sorunu da dikkat çekici bir başka problem arasında yer alıyor. Bahçelerin, miras yoluyla bölündüğü için çok küçük parçalara ayrılmış durumda olması, hem makineleşmeyi hem de büyük ölçekli yatırımları engelliyor. Doğu Karadeniz’in engebeli arazi yapısı da bir başka temel sorunlar içinde yer alıyor. Hem verimliliği azaltıyor, hem de işçilik maliyetlerini artırarak üretim maliyetlerini yükseltiyor” diye konuştu.

‘KATMA DEĞERİ YÜKSEK ÜRÜNLER GELİŞTİRİLİP DÜNYAYA BU ŞEKİLDE SATILABİLSE, KAR MARJI DA CİDDİ ŞEKİLDE ARTABİLİR’

Mevsimlik ve gezici işçilerin organizasyonunun da başlı başına bir sorun olarak öne çıktığını belirten Prof. Dr. Bakış, “Dünya fındık üretiminin yüzde 60-70’ini Türkiye yapıyor. Ancak ürün çoğunlukla işlenmemiş halde ihraç ediliyor. Bu da katma değerin düşük kalmasına neden oluyor. Dolayısıyla hem üreticinin hem de sanayicinin eline geçen kar sınırlı oluyor. Katma değeri yüksek ürünler geliştirilip dünyaya bu şekilde satılabilse, kar marjı da ciddi şekilde artabilir. Çözüm önerileri de bu sorunlarla yakından ilişkili oluyor. Özellikle devamsız bahçe sahipleri konusu sıkça gündeme geliyor. Resmi bir veri olmasa da görüştüğümüz üretici ve sanayicilere göre bu oranın yaklaşık yüzde 45 civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu nedenle, bahçe bakım şirketlerinin teşvik edilmesi ya da bahçe birleştirme projelerinin hayata geçirilmesi faydalı olabilir. Modern tarım tekniklerinin çiftçilere yerinde öğretilmesi ve uygulanmasının sağlanması da önemli bir adım olacaktır. Destekleme politikaları da sorun yaratıyor. Şu an fındık destekleri, bölge ayrımı yapılmaksızın uygulanıyor. Ancak Doğu Karadeniz ile Batı Karadeniz’in sorunları ve maliyetleri aynı değil. Bu nedenle, desteklerin bölgesel düzeyde ayrıştırılması ve farklılaştırılması tartışılmalı. Örneğin, maliyeti daha yüksek olan Doğu Karadeniz’e daha fazla destek sağlanabilirken, Batı Karadeniz’de bu destek azaltılabilir. Fındık üretimindeki en büyük sorun verim düşüklüğüdür. Bu temel sorun çözülmeden diğer adımlar yeterli etkiyi yaratmayacaktır” dedi.

‘FINDIK DİKİLİ ALANLARI TÜRKİYE’DE DOYGUNLUĞA ULAŞMIŞ DURUMDA’

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Koordinatörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, “Türkiye’nin fındık konusundaki en büyük sorunu verimlilik. Türkiye, bu alanda rakip ülkelerin oldukça gerisinde kalıyor. Bu durumun temelinde, özellikle Doğu Karadeniz’deki geleneksel tarım uygulamaları ve engebeli arazinin yarattığı tarihsel sorunlar yatıyor. Buna bir de devamsızlık ekleniyor. Artık birçok bahçe sahibi başka işlere yöneldi, kentlere göç etti, eğitim aldı. Ancak hala üretim yapmaya devam ediyorlar; yalnız bahçelerine yeterince bakım sağlayamıyorlar. Verimlilik sorunu, bir dizi yapısal sorunun da sonucu olarak gelişiyor. Eğer fındık üretimindeki verimlilik sorunu çözülemezse, Türkiye’nin sektördeki konumu ciddi şekilde zayıflayabilir. Bir diğer önemli konu da fındık dikili alanlarının artık artmaması. Türkiye’de bu alanlar doygunluğa ulaşmış durumda. Oysa dünyada fındık dikimi hızla artıyor. Yeni üretici ülkeler Azerbaycan, Gürcistan, hatta Şili ve Avustralya bu alanda ciddi ilerleme kaydediyor. Bu ülkelerde hem verimlilik yüksek hem de dikim alanları genişliyor” dedi.

‘BU ORAN 15 YIL İÇİNDE YÜZDE 50’NİN ALTINA GERİLEYEBİLİR’

Prof. Dr. Gürsel, “Bu gelişmeleri dikkate alarak bir senaryo çalışması yaptık: Türkiye’nin 15 yıl sonraki durumu ne olabilir? İki yıl önce Türkiye’nin dünya fındık ihracatındaki payı yüzde 63’tü. Şu anda bu oran yüzde 62’ye düşmüş durumda. Eğer hiçbir önlem alınmazsa, yani verimlilik sorununa çözüm getirilmezse, bu oran 15 yıl içinde yüzde 50’nin altına gerileyebilir. Bazı varsayımlar altında yüzde 40-43 seviyelerine kadar düşme ihtimali var. Bu da dışarıdaki dikim alanlarının ne kadar hızlı genişleyeceğine bağlı. Bugün Türkiye, açık ara en büyük üretici olduğu için dünya pazarında fiyat belirleyici konumda. Ancak bu gücü kaybetmesi durumunda içeride çok daha büyük sorunlar yaşanabilir. Zaten şu anda bile özellikle Doğu Karadeniz’de verim düşük olduğu için fiyatlar yetersiz bulunuyor. Eğer uluslararası piyasalarda fiyatlar düşmeye başlar ve Türkiye buna karşılık veremezse, 15-20 yıl içinde ciddi ekonomik ve sosyal sorunlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle hükümetin konuyu ciddiyetle ele alması, yapısal reformlar gerçekleştirmesi ve tarımda verimliliği artıracak politikaları hayata geçirmesi gerekiyor. Eğer bu adımlar atılırsa, dışarıda dikim alanları ne kadar artarsa artsın, Türkiye 15-20 yıl sonra bile dünya pazarında yüzde 50’nin üzerinde paya sahip olabilir. Yaptığımız senaryolar bunu gösteriyor. Yani Türkiye, fiyat belirleyici gücünü koruyabilir. Ancak hiçbir şey yapılmazsa, “15 yıl uzun bir süre” dememek gerek. Zaman hızla geçiyor. Şimdiden harekete geçmek ve çözüm üretmek şart” diye konuştu.



Perşembe 24 ° / 11.8 °
Cuma 20.9 ° / 11.7 °
Cumartesi 20.1 ° / 12.2 °
Aksaray nöbetçi eczaneleri