İSTANBUL, (DHA)- PARFÜM Tasarımcısı, Koku Uzmanı ve Aromaterapist Bihter Türkan Ergül, Osmanlı’da koku kültürünü anlattı. Gül suyu, yasemin suyu gibi çiçek sularının yanında buhur suyu gibi özel karışımların Osmanlı koku kültüründe özel bir yeri olduğunu ifade eden Ergül, “Osmanlı’da gündelik hayatın vazgeçilmezi olan güzel kokular ramazan ayında da farklı bir ihtişamla hem halk hem de saray erkanıyla buluşuyordu. Cuma günleri sabah saatlerinde amber sürülen kapılar, sahur için gül suyuyla yapılan şerbetler, yiyecekler, güllaç gibi gül suyu ile hazırlanan tatlılar, ramazan ayına özel koku ritüellerinin bir parçasıydı” dedi.
Parfüm Tasarımcısı, Aromaterapist ve Koku Uzmanı Bihter Türkan Ergül, Osmanlı medeniyetinde ramazan ayına özel kullanılan gelenekselleşmiş koku ritüellerini anlattı. Osmanlı’da gündelik hayatın vazgeçilmezi olan güzel kokuların ramazan ayında da farklı bir ihtişamla hem halk hem de saray erkanıyla buluştuğunu söyleyen Ergül, “Ramazanda güzel koku kültürü İslamiyet’teki güzel kokuya verilen öneme binaen farklı bir önemle gözler önüne seriliyor. Cuma günleri sabah saatlerinde amber sürülen kapılar, sahur için gül suyuyla yapılan şerbetler, yiyecekler, güllaç gibi gül suyu ile hazırlanan tatlılar, Ramazan ayına özel koku ritüellerinin bir parçasıydı. Ramazan ayı öncesinde evlerde yapılan temizliklerin hemen arkasından kem gözden nazardan arınmak için tütsüler yakılırdı. Ramazana hazırlık Osmanlı döneminde biraz daha farklı ve özenliydi. Her noktasında ve her adımında İslamiyet’teki koku kültürünün hissediliyordu” diye konuştu.
‘TERAVİH NAMAZLARINDAN ÖNCE TÜTSÜ SONRA HALKA KOKU İKRAMI YAPILIRDI’
Ramazan başladığında camiler için güzel koku kültürüne dair özel ritüellerin yapıldığını ifade eden Ergül, teravih namazlarında güzel koku kullanım ritüellerini şu şekilde anlattı:
“Camiler iftardan sonra topluluğun katılacağı teravih namazından önce tütsülendirilirdi. Padişahın katılacağı teravih namazları bir o kadar ihtişamlı ve güzel kokularla geçiyordu. Teravihe gelenlerin ellerine gül suları, çiçek suları ikram edilirken, aynı zamanda cami cemaati teravih namazından ayrılırken de gül, yağı, misk gibi hoş kokularla uğurlanıyordu. İbadetin her anında güzel kokular halkı karşılıyordu.”
‘MUKADDES EMANETLER GÜZEL KOKULARLA TEMİZLENİRDİ’
Ramazanda özel gecelerde de çok özel koku ritüelleri yapıldığına dikkat çeken Ergül, ramazan ayında mukaddes emanetlerin temizliğinde güzel kokuların kullanıldığını söyledi. Kadir gecelerinde de mukaddes emanetlerin bulunduğu odaları temizlemek için 12 kişinin özel olarak seçildiğini söyleyen Ergül, “Bu 12 kişiye Hazine-i Hümayun’dan alınan amber, misk, gül yağı gibi güzel kokular verilir ve onlar da bu yağları ıtır, gül suyu ile karıştırırdı. Özel kumaşlardan hazırlanmış süngerlerle mukaddes emanetlerin bulunduğu odanın duvarlarını temizlerlerdi. Daha sonra bunlar atılmaz padişahın lalasına veya görevli olan kişiye teslim edilirdi çünkü bu bezler ve temizlik yapılan su içerisinde mukaddes emanetlerin tozu toprağı olur. Onlar da çok kıymetlidir. Bu su biriktirilir, bayram sabahı padişahın yapacağı ‘Tebaa-ı Hümayun Töreni’ için kullanılmak üzere ayrı tutulurdu” dedi.
‘RAMAZANDA GÜZEL KOKULAR HALK TARAFINDAN DAHA ÇOK KULLANILIYORDU’
Ramazanda koku ritüelleri saraylarda, devlet erkanında, Harem-i Humayun’da önemli olduğu kadar konaklarda da çok fazla önemliydi. Gelen misafirlerin ellerine gül suları dökülürken kapıdan tütsülerle karşılanırdı. Ramazanı bu şekilde güzel koku ritüelleriyle yaşarken Osmanlı, bayramı tabi ki ihtişamı ile karşılıyordu. Bayram sabahında padişahın katılmış olduğu Tebaa-ı Hümayun töreninde kokulu yağlar dağıtılıyordu. Mukaddes emanetlerin temizliğinden padişah sorumluydu. Bütün yıl boyunca mukaddes emanetlerin temizliğinden çıkan tozlar atılmaz hemen sağ tarafta bulunan dibekte biriktirilir. Tebaa-ı Hümayun Töreni için Kadir Gecesinde alınan kokulu sular alınır ve bir yıl boyunca biriktirilen tozlarla birlikte karıştırılır. İçine amber, misk, gül gibi yine padişahın sevdiği, çünkü padişahlar aynı zamanda Halifelik mertebesinde olduğu için onların sevdiği kokular buna karışıma ilave edilir. Özel hazırlanan karışımlar sabah saatlerinde bayram namazının hemen arkasında padişahla bayramlaşma töreni olan Tebaa-ı Hümayun töreninde halka ikram edilen hoş kokulardandı” diye konuştu.
‘DESTİMAL TÖRENLERİNDE GÜZEL KOKU RİTÜELLERİ’
Ergül, ramazan ayında bu hoş koku törenlerinin yanında Destimal-i Şerif törenlerinde oldukça önemli bir yere sahip olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Destimal-i Şerif töreni muazzam bir ihtişam içinde yapılırdı. Destimal Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Hırka-i Şerif’inin içerisinde kat izi olmaması ve hırkayı korumak adına kullanılan ipek mendildir. Bu ipek mendil bir yıl boyunca Hırka-i Şerif içerisinde kalır. Ramazan ayında aralarında sadrazam, vezir-i azam, esnaf, halktan kişiler, ulema sınıfından kişilerin olabileceği 40 kadar kişi seçilirdi ve bu kişiler herhangi bir sınıftan olabilirdi. Kadir Gecesi’ne birkaç gün kala billur şişelerde gül suyu alanlara yanında bir de hoş kokulu bir davetiye verilirdi.” Bu davetiyenin “Müjdemi isterim, Destimal bu yıl sana nail olacak” demek olduğunu dile getiren Ergül, Destimal-i Şerif geleneğini şu sözlerle anlatıyor: “Bu davetiye, kişinin Destimal alma sırasını gösterir. Mukaddes Emanetlerde Hırka-i Saadet’in huzuruna gittiğiniz zaman konuşmanıza gerek kalmadan selamlaşarak sadece sıranızı alırsınız. Herkes sırasıyla Destimal’i alır öpüp başına ve kalbine götürür. Bir gelenektir: Destimal’e sahip olanlar kalb-i şuur ve Muhammedî şuuru temsilen, ‘kalben mi yakınlar zihinle mi yakınlar?’ sorusunun cevabından hareketle defnedilirken gusullenme sırasında kefenlenmeden önce Destimal’e sahip olan kişinin vasiyeti gereği ya kalbine koyulur ya da yüzüne örtülerek kefenlenip daha sonra da defnedilirdi.”
PADİŞAHLARIN RAMAZAN AYINA HAS KOKU RİTÜELLERİ
Ergül, “Ramazanı karşılarken, ramazanda ve Kadir Gecesi’nde bayramda o kadar hoş kokular kullanılıyordu ki bir ihtişam bırakması kaçınılmazdı. Padişahların da ramazan ayında kendilerine has kullandıkları kokular ve yaptıkları ritüeller vardı. II. Abdülhamid Han, Yıldız Sarayında ve Beylerbeyi Sarayında iftar yapmadan önce iftar yapacağı odanın tütsülendirilmesini isterdi. Yavuz Sultan Selim Han’ın teravihe gideceği camiye gitmeden evvel caminin amber ve safran kokularıyla kokulandırılmasını isterdi. Gül ile özdeşleşen Fatih Sultan Mehmet Han da bulunmuş olduğu teravih namazının çıkışında halka gül yağları ikram ederdi. Valide Sultanlar özellikle ramazanda Kur’an okuttukları camilerde gül suları ikramlarını şart koşarlardı. Osmanlı Ramazan ayını güzel kokularla karşılar ve güzel kokularla yaşamış ve bunu bir gelenek haline getirmişti. Kadir gecelerinde Tebaa-ı Hümayun törenlerinde, bayramlarda ve kokularla karşıladıkları ramazanı aynı zamanda kokularla uğurluyorlardı. Kısacası bu mukaddes ayda kokular gönüllerde iz bırakıyordu” diye konuştu.