Özlem YURTÇU KARABULUT, Emirhan YÜZÜGÜLDÜ / ANKARA, (DHA)-TÜRKİYE Aşı Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ateş Kara, sağlıkta Türkiye'yi zirveye taşıyacak çalışmaları anlattı. "Kırım Kongo Kanamalı Ateşi aşısı dünyada ilk olacak. Hayvan deneyleri için büyük ölçekli üretime hazırız. 2,5-3 yıl içinde klinik uygulamaya geçebiliriz" diyen Prof. Dr. Kara, iklim değişikliğiyle Avrupa'da da KKKA vakalarının bildirilmeye başlandığını kaydederek bu alanda Türkiye'nin bir umut olacağını vurguladı. 'Suş bankacılığıyla' da bulaşıcı hastalıklara neden olabilecek mikroorganizma örneklerini genomik özellikleriyle beraber katalogladıklarını kaydeden Prof. Dr. Kara, bunun da aşı ve tanı kiti çalışmaları açısından hayati önem taşıdığına değindi; afetlerde suların güvenliğini bir damla sudan anında test edebilecek yenilikçi bir tanı kitinin de 1,5-2 yıl içinde hazır olacağını belirtti.
Türkiye Aşı Enstitüsü, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ve kuduz aşılarında dünyada öncü adımlar atarken, tanı kitleriyle de sağlıkta devrim yaratmayı planlıyor. Sağlık Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı desteğiyle Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) çatısı altında aşı geliştirme ve üretiminde tarihi adımlar atılıyor. Türkiye Aşı Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ateş Kara, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu'nun Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) ve HPV aşısı hakkındaki sözleriyle yeniden gündeme gelen yerli aşı çalışmaları ile ilgili Demirören Haber Ajansı'na önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Kara, TÜSEB Aziz Sancar Araştırma Merkezi bünyesinde Ankara Üniversitesi ve Erciyes Üniversitesiyle iş birliği halinde üzerinde çalışılan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) aşısında, Türkiye'nin dünyada öncü bir konuma ulaşabileceğini kaydetti. Prof. Dr. Kara, sadece aşılar değil, tanı ve test kitlerinde de önemli çalışmalar başlattıklarını vurguladı, Kırım Kongo dışında kuduz, HPV ve boğmaca aşılarında da yenilikçi girişimlerde bulunduklarının altını çizdi. Türkiye Aşı Enstitüsü'nün, savunma sanayine eşdeğer stratejik önemdeki aşılarla Türkiye'yi küresel sağlık arenasında zirveye taşımayı hedeflediğini belirten Prof. Dr. Kara, üniversiteler ve sektörle iş birliğinin de bu başarıda kilit rol oynadığını vurguladı.
KKKA BATIYA DOĞRU İLERLİYOR
Türkiye'nin pandemi derslerini unutmadığı ve kendi aşılarını üreterek geleceğe hazırlandığının altını çizen Prof. Dr. Ateş Kara, "Temel amacımız Türkiye'de ihtiyaç duyduğumuz ya da önümüzdeki dönem ihtiyacımız olabilecek aşılarla, pandemi döneminde olduğu gibi risk yaratabilecek etkenlere karşı hazırlıklı olunması. Türkiye'nin aşı konusunda hak ettiği pozisyonu tekrar kazanması ve hatta onun da üzerine çıkarılması hedefleniyor. Bu çerçevede kendi geliştirdiğimiz aşılar veya teknoloji transferiyle ülkemizde üretmek istediğimiz aşılar var. Hem kendi laboratuvarlarımızda çalışıyoruz hem de üniversitelerimiz ve sektörle iş birliği halindeyiz. Örneğin Ankara Üniversitesi ve Kayseri Üniversitesi ile işbirliği içinde geliştirmekte olduğumuz Kırım Kongo Kanamalı Ateşi'ne yönelik aşımız var ve belki de dünyada ilkö dedi. Türkiye'nin, KKKA aşısında klinik öncesi aşamada dünya lideri konumunda olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kara, "Deney hayvanları aşamasındayız, belli antikor yanıtlarını gördük. Bunu büyük ölçekte istediğiniz sayılarda üretebilmenin koşulları var. Artık KKKA aşısının büyük ölçekli üretilebilirlik aşamasındayız. O çaptaki üretimin ardından da hayvan çalışmalarına tekrar başlayacağız ki ülkemizde de bir an evvel kullanmaya başlayabilelim. KKKA şu anda en çok bizim ülkemizi etkiliyor gibi görünse de, iklim değişikliğiyle beraber Avrupa'da tek tük vakalar görülmeye başlandı. Bizim coğrafyamızda kısıtlı kalıyordu, daha batıya gitmiyordu ve en çok bizim problemimiz gibi görülüyordu. Avrupa'nın aşı geliştirme konusunda çok istekli olmamasının temeli de buydu aslında" diye konuştu.
YERLİ KUDUZ AŞISI YOLDA
Yerli kuduz aşısı çalışmalarının da hız kazandığını ifade eden Prof. Dr. Kara, şunları söyledi: "Çalışmalarımızdan biri de kuduz aşısı üzerine. Mevcut kuduz aşısı ile aynı şekilde, aynı teknoloji ile üretme aşamasına doğru geldik. Laboratuvar ortamındaki süreçlerini tamamladık. Deney hayvanlarına başlamak üzereyiz. Oradaki etkinlik ve güvenliğini test ettikten sonra artık insanlardaki uygulama sürecine gelebileceğiz. Önümüzdeki 6-7 ay içerisinde aşıyı elimize almayı planlıyoruz. 1 veya 2 yıl içinde de klinikte uygulayabilir hale gelebileceğimizi düşünüyoruz. Bu aşıda hızla bu noktaya gelebilmemizde, pandemide geliştirdiğimiz Turkovac aşısından elde ettiğimiz tecrübelerin de etkisi var. Çünkü Turkovac teknolojisi de inaktif aşıydı."
'TEKNOLOJİ TRANSFERİYLE HPV AŞISI ÜLKEMİZDE ÜRETİLECEK'
Teknoloji transferiyle HPV aşısının Türkiye'de üretilebilmesinin yolunu da açmayı planladıklarını söyleyen Prof. Dr. Kara, bu yolla yeni bir boğmaca aşısı üzerinde çalıştıklarını da anlatarak "Boğmacada farklı ve etkinliği biraz daha yüksek olabilecek bir aşı geliştirebilir miyiz, bunun üzerine yeni çalışmalara başladık. Yine gündemde olan en önemli aşılardan biri de Human Papilloma Virus, yani HPV aşısı. Çünkü kanserden koruyan bir aşı. Bununla ilgili dünyadaki en iyi üreticilerle görüşüyoruz. Üretimini Türkiye'de sağlamayı planlıyoruz ilk etapta. Ondan sonra da belki birkaç serotipiyle başlayıp daha sonra üzerine koyarak, bugünkü mevcut aşıdan daha fazla kapsayıcılığı olan bir aşıyı birlikte geliştirelim istiyoruz. Bu da bir başka stratejimiz olacak. Kısacası önümüzdeki 2 yıl içinde kuduz aşısını, belki 2,5-3 yıl içinde de Kırım Kongo aşımızı klinik uygulamaya sokmuş olmayı planlıyoruz" diye konuştu.
HASTALIK ETKENLERİ SUŞ BANKACILIĞI İLE ARŞİVLENİYOR
Hastalık yapan bakteri, virüs gibi etkenlerin kataloglandığı suş bankacılığının hem aşı, hem de tanı kiti geliştirilmesi açısından çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Kara, Aşı Enstitüsü olarak tanı kitleri geliştirme konusunda da önemli çalışmalar yürüttüklerini kaydederek "Bazı aşıları geliştirmek için suşları temin edebilme şansınız var, bazılarını da üreticilerinden elde edebiliyorsunuz ama bazen kendi üreticileri çok fazla paylaşmak istemeyebiliyorlar. Bizim Türkiye Aşı Enstitüsü olarak belirli suşların üretimine yönelik çalışmalarımız ve belirli suşları da bankalama çalışmalarımız var. Örneğin değişik mevsimlerde görülen grip virüsü örneklerini alıp burada biriktiriyoruz. RSV'yi biriktiriyoruz. Hem RSV aşı çalışmasına başlayacağız bu sayede, hem de bu bunları bu konularda çalışmak isteyen bilim insanlarıyla paylaşabileceğiz. Diyoruz ki bu virüs şu genomik bilgilere sahiptir. Genom analizini ve özelliklerini katalogluyoruz. Bugün belki sadece 10-12 ülkenin yapabildiği bir şey bu. Bizde Hıfzıssıhha yıllardır yapıyordu, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü yıllardır yapıyor. Biz de onlara biraz daha destek olacak, aşıya yönelik özgün olanları bankalayalım şeklinde bir sürece girdik" dedi.
BİR DAMLA SUDAN İSHAL RİSKİ TEST EDİLECEK
Suşları kullanarak tanı kitleri geliştirme imkanı da elde edileceğini belirten Prof. Dr. Kara, sözlerini şöyle noktaladı: "Mesela bizim bu şekilde geliştirdiğimiz solunum yolu tanı testleri var. TÜSEB tarafından geliştirilip bugün çok yaygın olarak ülkemizde kullanılan HPV tarama kitlerimiz var. Bir başka çalıştığımız alan da özellikle sularla bulaşan ve ishale neden olabilecek patojenlerin tanınmasına yönelik test kitleri. Örneğin bir damla suyu damlattığınızda o suyun içinde bir mikroorganizmanın olup olmadığını, varsa hangi mikroorganizma olabileceğini ve var olan mikroorganizmanın hangi şiddette ishal yapabileceğiniz gösterecek test üzerinde çalışmaya başladık. Bir afet sırasında kullandığımız suyun böyle bir risk içerip içermediğini o anda öğrenebilmenizi sağlayacak bir test. Her şeyi yolunda giderse 1,5- 2 yıl içinde bu kitleri kullanılabilir hale getireceğiz." (DHA)
9448,9%3,36
39,60% -0,02
46,07% 0,36
4224,27% -1,54
6791,55% -2,29