Özlem YURTÇU KARABULUT- Feridun AÇIKGÖZ / İSTANBUL, (DHA)- Nurhan Tunalı (77), eşini de aynı hastalıktan kaybettiği için aort damarındaki anevrizma nedeniyle yıllarca ameliyat olmaktan kaçtı. Birkaç ay önce şiddetli karın ağrısıyla fenalaşıp acile kaldırılan Tunalı, ameliyatı yine reddetti. Tunalı, oğlunun ısrarıyla Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Köksal'a gitti. Tunalı'nın aort damarının çapı üç katına ulaşmış, bir noktasından da yırtılıp kanama başlamıştı. Muayeneye diye gittiği hastanede Tunalı, 2 saat içinde ameliyata alındı. Prof. Dr. Köksal, hastasının karnından 10 santim çapında, 15 santim boyunda, ağırlığı 2,5 kiloya ulaşan pıhtı bloku çıkardı. Prof. Dr. Köksal, "İçinde dev bir pıhtı var, anevrizması böbrek damarına dayanmış durumda ve bir yerden de yırtılmış. Yüzde 50 ölüm, yüzde 50 hayatta kalma şansı vardı. Büyük bir yırtığa yol açmamak için cerrahi aletleri değdirmeden, hayatımda ilk kez parmaklarımla anevrizmanın etrafını saatlerce kontrol ederek ameliyat yaptım. Sınavlarda öğrencilerime sorsam bu vakaya inanmazlar" dedi.
İki çocuk annesi Nurhan Tunalı (77), 6 yıl önce eşini aort anevrizması ameliyatı sonrası pıhtı atması nedeniyle kaybetti. Eşine ilk teşhis konduğunda, kendisinde de aynı hastalığın olduğu anlaşıldığında Tunalı'nın karın boşluğundan geçen aort çapı (abdominal aort) henüz 4-5 santimdi. Eşini kaybettikten 1 yıl sonra, normalde 3 santim olması gereken abdominal aort çapı 6 santimetreye ulaşmış, artık ameliyattan başka çözüm kalmamıştı. Üstelik aort damarı böbrek damarlarını da sıkıştırmaya başlamış, böbrekleri de tehlikeye girmişti. Ancak Tunalı, gittiği her doktorda ameliyatın çok riskli olduğunu, böbreklerini de kaybetme riski taşıdığını duyduğu için, yıllarca ameliyattan kaçtı. İki ay önce şiddetli karın ağrısıyla fenalaşıp acile kaldırıldı. Artık aort damarının çapı, olması gerekenin üç katına çıkmış, 10 santime ulaşmıştı ve acilen ameliyata alınması gerekiyordu. Ama o, ameliyatı yine reddetti. Dubai'de yaşayan oğlu, Prof. Dr. Cengiz Köksal'a ulaştı ve onu muayeneye gitmeye ikna etti.
DOKTORU BİLE ŞOKE OLDU: KAVUN KADAR PIHTI KÜTLESİ
Prof. Dr. Köksal'ın da görüşünü almak için hastaneye gitmeye razı olan Tunalı'ya yapılan kan testlerinde, aort damarının yırtıldığı ve kanama başladığı anlaşıldı. İstanbul-Dubai arası sürdürülen telefon görüşmelerinin ardından, 2-3 saat içinde acilen ameliyata alınan Tunalı, sonunda yıllarca korktuğu ameliyattan sağ salim çıkmayı başardı. Tunalı'nın ameliyatı, yaklaşık 30 yıllık kalp damar cerrahisi uzmanı Prof. Dr. Köksal'ı bile şaşırttı. Çünkü Köksal, hastasının karnını açtığında, 10 santim çapına ulaşan aort damarında, uzunluğu 15 santimi bulan, kanama sonucu pıhtılaşmayla sertleşmiş, kavun büyüklüğünde bir kitleyle karşılaştı. Bu kadar gerilim altındaki damarda yeni bir yırtığa yol açmamak için cerrahi aletleri değil, parmaklarını kullanarak ameliyatını gerçekleştirilen Prof. Dr. Köksal, Tunalı'nın böbreklerine de zarar vermeden ameliyatı tamamlayabildikleri için çok mutlu olduklarını söyledi.
'2,5 KİLOLUK BALONCUK, KARNININ ÜÇTE BİRİNİ KAPLIYORDU'
Prof. Dr. Köksal, defalarca ameliyatı reddedip sonunda 'muayeneye' diye geldiği hastanede ameliyat olmaya razı olan hastasının hikayesini şu cümlelerle özetledi: "Eşinin vefatından bir yıl sonra damar çapı 6 santimi geçiyor ve müdahale edilmesi lazım diyorlar. Ama ameliyat olmuyor. Korktuğu için, 4 yıl daha ameliyattan kaçıyor. Ara sıra gittiği doktorların hepsi anevrizmanın böbrek damarlarına çok yakın olduğunu, ameliyat sonrası diyaliz hastası olabileceğini söylüyor. Bunu duyunca daha da çok ürküyor. Bir gün şiddetli karın ağrısıyla ambulansla hastaneye götürülüyor. 'Acil ameliyata almamız lazım' diyorlar ama Nurhan Hanım yine kabul etmiyor ve evine dönüyor. O sırada Dubai'deki oğlu, benim oradaki bir arkadaşımı arıyor ve durumu anlatıyor. Arkasından beni aradılar, acilen hastaneye çağırdım. Birkaç saat içinde de ameliyata almıştık. Açtığımızda karındaki baloncuk neredeyse karnının üçte birini kaplar vaziyetteydi ve içinde, ağırlığı 2,5 kiloyu bulan, 15 santime 10 santim büyüklüğünde bir pıhtı vardı. Ön tarafta pıhtının olmadığı yerde ise patlamış bir baloncuktu. Üstelik böbrek damarına dayanmış durumdaydı. Yüzde 50 ölüm, yüzde 50 hayatta kalma şansı vardı."
PARMAKLARINA GÜVENDİ, HAYATINI KURTARDI
Yeni bir yırtığa neden olmadan aort damarının o kısmını çıkarıp yerine yapay damar takabilmek için 3 saat süren ameliyatın yaklaşık 1,5 saatini saatli bomba gibi duran pıhtı kütlesi damarın etrafını kontrol ederek geçirdiğini anlatan Prof. Dr. Köksal, bu noktada 'parmaklarının hassasiyetine' güvenmekten başka şansı olmadığını vurguladı. Prof. Dr. Köksal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ameliyattaki senaryo şuydu: Göğüs kafesini komple açarak üst taraftan gidip damarı kontrol etmek. Karnı açmıştık zaten, bu yaştaki bir hasta için bir de boydan boya göğüs duvarını açmak ameliyatı daha komplike ve tehlikeli hale getirecekti. Düşünün, hastanızın karnında bir el bombası var, dokunamıyorsunuz, etrafından dolaşmak zorundasınız. Ama o el bombası, diğer bir el bombası ile dip dibe. Bir ara ameliyatı bıraktık ve şöyle düşündük: Şimdi ne yapacağız? Gerçekten orada siz, Allah ve başka kimse yok. Yapacağınız en ufak bir hata, 10 saniye içinde vücuttaki bütün kanın boşalmasına sebep olurdu. Ben bu işi parmaklarımla yapıp kontrol edebilirim dedim ve 3 saatlik ameliyatın 1,5 saati baloncuğun üst kısmını parmaklarımla kontrol etmekle geçti. Böyle bir ameliyatı ilk defa parmaklarımla kontrol ederek yaptım"
'SINAVDA SORSAM İNANMAZLAR'
Meslek hayatı boyunca bir aort anevrizması içinde ilk kez bu büyüklükte ve tek parça halinde bir pıhtı bloğu ile karşılaştığını da sözlerine ekleyen Köksal, "Normalde biz karındaki baloncuklarda pıhtı görürüz ama balonun duvarına yapışmış, parça parça pıhtılar olur. Onu kazırız kaşık benzeri aletlerle. Ben ilk defa bir pıhtının bu büyüklükte bir blok halinde tek parça halinde çıkarıldığını ve pıhtının ortasından kan akımının sağlandığı bir boşluk kaldığını görüyorum. Bunu herhangi bir sınavda genel doktorlara sorsam, bir sürü senaryo gelir akla. Tümör denir, başka bir şey denir ama kimsenin aklına anevrizma gelmez. Bir anevrizmanın katılaşmış hali gelmez. Ben de ilk defa görüyorum. Ayrıca vücudun herhangi bir yerine (kalp, akciğer vb) pıhtı atmadan günlük hayatına devam edebilmiş olması ise tamamen bir mucize. Hastaneye gelişi ve ameliyata girmesi yarım saat daha gecikseydi, o 2-3 saatlik süreç 3,5 saat olsaydı, biz şu an bu konuşmayı yapıyor olamazdık" ifadelerini kullandı.
'KARNIMDAKİ DAMARIN ATIŞINI HİSSEDİYORDUM'
Defalarca ameliyat olmayı reddedip sonunda kendini Prof. Dr. Cengiz Köksal'ın neşterine teslim eden iki çocuk annesi Nurhan Tunalı ise Prof. Dr. Köksal'ın çok riskli olmasına rağmen fobilerini yenecek kadar güven verdiğini anlatarak, "Eşimin hastalığı zamanı tespit edilmişti. Sonra 6 santim oldu, ameliyat dediler ama göze alamadım. Hatta arabaya falan bindiğimde, çok sallandığımda falan uyarıyordum, yavaş olun diye. Çünkü bayağı dışarıdaydı, görünüyordu, damar atışımı falan hissedebiliyordum. Bir gün evde düştüm fenalaştım. Çok ağrım vardı, kendimden geçmişim çocukları arayabildim sadece. Ambulansla hastaneye kaldırdılar. Orada da hemen ameliyat yapmaya hazırlandılar. Ama ben yine razı olmadım. İstanbul'daki oğlumun evine gittik. Sonra diğer oğlum Dubai'den aradı, Cengiz Hoca ile konuşmuşlar. Beni kontrole diye getirdiler buraya, ama doktorum beni öyle rahatlattı ki ameliyata ikna oldum ve çok şükür şimdi iyiyim" dedi.
Görüntü dökümü:
------------------
-Prof. Dr. Cengiz Köksal röp
-Nurhan Tunalı röp
-Tunalı'nın karnından çıkan 2,5 kiloluk pıhtı kütlesinin görüntüleri
-Pıhtı kütlesinin içinden kan akımının gerçekleşebildiği bir parmak genişliğindeki boşluğun gösterildiği görüntüler
-Ameliyat sırasında balonlaşmış ve pıhtı ile dolmuş damarın görüntüleri
-Anevrizmanın ameliyattan önceki MR görüntüleri
-Genel ve detay görüntüler