Gizem KARADAĞ-Celal ATALAY/ANKARA, (DHA)- YENİDEN Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, “Bugün sayın Cumhurbaşkanımız soykırımın hamisi Netanyahu'nun suç ortağı Trump'la görüşecek. Umulur ki sayın Cumhurbaşkanımız Trump'ın savaş suçlarını yüzüne vuracaktır. Umulur ki sayın Cumhurbaşkanımız Gazze'nin bir gayrimenkul değil vatan olduğunu Trump'a hatırlatacaktır” dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, Genel Başkan Fatih Erbakan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Kılıç, konuşmasında, “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Filistin gündemiyle toplandı. İki yıldır kesintisiz devam eden soykırım süresince en ciddi, en kararlı küresel tutum Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda sağlandı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda en kararlı, en ciddi küresel tutum sağlandı. Ancak alınan tüm kararlı adımlar ABD'nin vetosuna Trump'ın dünya liderlerini küstahça aşağıladığı toplantılara maalesef takıldı. İngiltere ve Fransa'nın da aralarında olduğu 10 yeni ülkenin daha Filistin devletini tanıması doğrusu değerlidir. Anlamlıdır, önemlidir. Büyük de bir kazançtır. Ancak Filistin devletini Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda tanıyan ülkelerin sayısı 160’a yaklaşmış olmasına rağmen alınan kararların atılan adımların hala ABD tarafından veto edilmesi, yok sayılması Filistin devleti yokmuş gibi davranılması da tarihe düşülen bir nottur. İsrail yanlısı bu siyonist tutumun arkasındaki isim elbette ki ABD Başkanı Donald Trump'tır” diye konuştu.
Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sayın Cumhurbaşkanımız bugün Filistin için olan mücadelesine rağmen Filistin'le ilgili her olumlu adımı durduran İsrail'i katliama kışkırtan Gazze’yi bir gayrimenkul projesi olarak tanımlayan ABD Başkanı Trump'la görüşecek. Bugün sayın Cumhurbaşkanımız Trump'la görüşecek, soykırımın hamisi Netanyahu'nun suç ortağı Trump. Umulur ki sayın Cumhurbaşkanımız Trump'ın savaş suçlarını yüzüne vuracaktır. Umulur ki sayın Cumhurbaşkanımız Gazze'nin bir gayrimenkul değil vatan olduğunu Trump'a hatırlatacaktır. Savaş suçlarını yüzüne vuracaktır. İsrail'in devleti cinayet şebekesi Netanyahu'nun yaptıklarının da meşru müdafaa değil soykırım olduğunu Beyaz Saray'da haykıracaktır. Bir kere daha söylüyoruz. Gazze için alınacak en radikal kararlarda atılacak en sert adımlarda devletimizin ve hükümetimizin yanında olacağız. Gazze için alınacak en radikal kararlarda, atılacak en sert adımlarda devletimizin ve hükümetimizin yanındayız. Sayın Cumhurbaşkanı Beyaz Saray'daki görüşmeye girerken bizim bu açık desteğimizi de arkasına almış olarak girecektir. Meselenin başından beri olduğu gibi söz konusu Gazze olduğunda gerisi teferruattır diyebilen bir siyasi hareketiz. ABD'nin küstahlıkta sınır tanımayan devlet başkanlarını aşağılayan hadsiz ve edepsiz Dışişleri Bakanı Marco Rubio'yu da edep ve terbiyeye davet ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın da aralarında bulunduğu dünya liderlerini adeta Donald Trump'tan randevu almak için yalvaran kişiler olarak tanımlaması kabul edilemez. Bu küstahlığı, bu edepsizliği, bu aşağılık yaklaşımı reddediyoruz. Devlet ahlakından yoksun bu Siyonist köleye buradan sesleniyoruz. Zalimler için yaşasın cehennem. Elbette ki Netanyahu'nun Gazze'de işlediği cinayetlerin uluslararası hukuk nezdinde hesabı sorulacaktır. Ve o hesap sorulurken Marco Rubio gibi zalimler de payına düşeni mutlaka alacaktır. Hem dünyada hem öteki dünyada.”
Kılıç, “Merkez Yürütme Kurulu’muzda hemen hemen her toplantımızda ele alınan bir konuyu 1 Ekim'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla birlikte daha fazla gündemde tutmaya gayret edeceğiz. Konu başlığı kadın cinayetleri. Türkiye'de maalesef kadın cinayetlerinin önüne geçilemiyor. Bu konu bir kangren haline geldi. Kanayan yaramızdı, kangrenimiz oldu. Kadın cinayetleri önlenmelidir. Kadın cinayetlerinin önlenmesi konusunda hukukun alacağı önlemler olduğu gibi İçişleri Bakanlığı'nın alacağı önlemler de vardır. Aile Bakanlığı'nın alacağı önlemler de vardır. Eğitim Bakanlığı'nın alacağı önlemler de vardır. Bu bağlamda topyekûn bir seferberlik ilan edilmelidir. Her gün ülkemizde birden fazla kadının aile bireyleri tarafından ağırlıklı olarak katledilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Bu hakikat göz ardı edilemez. Devlet bu konuda tedbirlerini almakla mükelleftir. Kadınlarını koruyamayan bir toplumun geleceğini koruyabilmesi mümkün değildir. Toplum, devlet, yargı, kolluk hep birlikte seferber olmalı ve cemiyetin kadınlarını her türlü saldırıdan korumalıdır. Önlemler alınmalıdır. Gerekirse cezalar ağırlaştırılmalıdır. Eşine, nişanlısına veya herhangi bir aile bireyine şiddet uygulayan bir tutuklu bir hükümlü kısa bir süre sonra cezası infaz edildi ya da iyi halden istifade etti denilerek elini kolunu sallaya sallaya yeniden topluma karışmamalıdır. Bu bağlamdaki bir diğer konu çocukların cinayetlere hedef olmasıdır. 14, 15, 16 yaşındaki gencecik çocuklar ya okul yolunda ya spor yolunda çetelerin saldırısına maruz kalmakta ve hadiseler birçok yerde ölümle sonuçlanmaktadır. Sokak çeteleriyle mücadele etmesi gereken hem Adalet hem İçişleri Bakanlıklarıdır. Çocukların ceza indirimlerinden yararlanıyor olmasından dolayı kullanılmasına zemin bırakılmamalıdır. Kimi cinayet şebekeleri, kimi de uyuşturucu çeteleri, çocukları maalesef kendi cinayetlerine, suçlarına, cinnetlerine ve çıkarlarına alet etmektedir. Evlatlarımıza sahip çıkamazsak geleceğimizi koruyamayız” dedi.
Kılıç, DEM Parti’nin, TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın dinlemesi gerektiği açıklamalarına ilişkin, şunları söyledi:
“Gelemez. Gelemeyeceğini kendileri de biliyorlar esasında. Onların ifadesiyle kullandığınız sayın tabirini biliyorum. Sayın tabirini onların ifadesi. Öyle olduğu için kullandınız. Tutanaklarda da zaten var. Doğrusu terörist başından Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sayın diye söz edilmesini de biz içimize sindiremiyoruz, kabul etmiyoruz. Görüşleri önemli midir? Görüşleri önemlidir onda problem yok. Onda olup da DEM Partililerde olmayan bir görüşü de zaten mevcut değildir. DEM Partililer kendisini ziyaret etmektedir. DEM Partisi'nden isteyen herkese kendisine görüş izni verilmektedir. Bahsettikleri gibi bir izolasyon, bir tecrit, mevzubahis değildir. Bu sürecin başında Öcalan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gelsin konuşsun dediler. Sürecin ortasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden bir heyet gitsin Öcalan’ı dinlesin dediler. Sürecin sonuna doğru geliyoruz. Komisyon çalışmalarında ortanın ilerisine geçtik. Sürecin sonuna doğru yeniden terörist başı Abdullah Öcalan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gelsin demenin bir manası yoktur. Hükümlü, müebbete mahkûm, bir terör ele başını Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin meşru yasal muhatabı haline getirmek doğru değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi millet iradesinin tecelligahıdır. Eğer illa terörist başının görüşlerine hangi konuda ne düşündüğüne ihtiyaç duyuluyorsa DEM Parti milletvekilleri zaten gidip görüşüyorlar. Devlet adına da görüşmeler zaten senelerdir yapılıyor. Bunu bilmeyen yok. MİT de bu görüşmeleri yapıyor. Devlet de bu görüşmelerin bir boyutunda var. Yani devletin soracağı bir soru varsa devlet yetkilileri doğrudan gidip sorabilirler. Yeri belli adresi belli. DEM Partililerin merak ettiği bir şeyler varsa onlarda gidip sorabilirler. Biz hep şunu dedik. Kürt vatandaşlarımızın tek yasal temsilcisi DEM Parti değildir. Kürt vatandaşlarımız Yeniden Refah Partisi'ne de oy vermektedir. AK Parti'ye de oy vermektedir. CHP'ye de oy vermektedir. Bu anlamda hepimiz Kürt vatandaşlarımızın temsilcisi durumundayız. Ama DEM Parti kendisinde bu konuda daha ileri bir ehliyet hissediyorsa gider, sorar, öğrenir, gelir komisyonda bunu ifade eder. İlla bu süreci getirip getirip ‘terörist başı Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gelmelidir, getirilmelidir, burada konuşmalıdır’ noktasına kitlemek doğru bir tavır değildir. Bu süreci çözümsüzlüğe mahkûm etmektir. Bu çözüm aramamak kaos aramaktır. İşi içinden çıkılmaz hale getirmektir. DEM Partililer böyle bir çağrı yapacaklarına PKK fesih kararı aldığı gibi YPG'de fesih kararı almalıdır. SDG'de fesih kararı almalıdır. PJAK’da fesih kararı almalıdır. Deseler daha hayırlı, daha doğru bir iş yapmış olurlar. Sorunun çözülmesine evet elbette ki varız ama terörist başının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından muhatap alınmasında yokuz. Bu kadar net.”