Türk Metal Sendikası Bursa Mitingi'nde binlerce işçi buluştu

Türk Metal Sendikası Bursa Mitingi

Türk Metal Sendikası Büyük Bursa Mitingi bugün  FSM (Fatih Sultan Mehmet) Bulvarı Hastane alanında “İşine, Ekmeğine, Onuruna Sahip Çık!” sloganı ile gerçekleştirildi. Büyük bir coşku içinde geçen miting, Aksaray ve Türkiye’nin her bölgesinden gelen metal emekçilerinin FSM Bulvarı’nda oluşturulan kortejde toplanmasıyla başladı. FSM Bulvarında oluşturulan kortejin daha sonra toplu halde miting alanına girmesiyle coşku ve heyecan iyice arttı. 

Mitingde kürsüye ilk olarak TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay çıkarak kısa bir konuşma yaptı..

TÜRK-İŞ Başkanının konuşmasının ardından kürsüye Genel Başkan  Pevrul Kavlak çıktı.

Genel Başkan Pevrul Kavlak, işveren sendikası MESS’e seslendiği konuşmasında; “Kim olduğumuzu görmezden gelenlere bu miting bir kimlik beyanı olsun. Biz işçiyiz, biz emekçiyiz, biz insanız, biz halkız, halk… Unutmayın ki bir şafak vakti karanlığın kenarından, ağır ellerimizi toprağa basıp doğruluruz.” dedi. Genel Başkanımız Kavlak, miting alanında ve ekranları başında toplanan yüzbinlerce metal emekçisine seslendiği konuşmasında MESS ile yürüttüğümüz Grup TİS Süreci ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Genel Başkan Pevrul Kavlak’ın konuşmasından satırbaşları;

“Bu miting işçi sınıfının, bıçak kemiğe dayandı diye seslendiği bir haykırıştır.”

“Bu büyük miting, bu coşku, bu şölen yalnızca metal işçilerinin toplu sözleşmesi için değildir. Bu görkemli buluşma, bu ülkede ezilen, emeğinin ve alın terinin karşılığını alamayan, susturulan, bastırılan, insan yerine konulmayan milyonlar içindir. Bu büyük miting, yalnızca metal işçisine hakkını vermeyen MESS’e karşı değil, emeği hor görenlere, hakkını vermeyenlere cevap vermek, evet, biz de buradayız demek içindir. Bu büyük buluşmamız, Türkiye işçi sınıfının ayağa kalktığı, yeter artık, bıçak kemiğe dayandı diye seslendiği bir haykırıştır. Bir direniştir.”

“Biz çalıştık, biz ürettik, biz kazandırdık.”

“7 Ekim 2019 günü 130 bin metal emekçisi için işveren sendikası MESS ile Masaya oturduk. Tüm iyi niyetimizle, samimiyetimizle, metal emekçilerinin hakkı için, alın terinin karşılığı için 6 oturumda mücadele verdik. Tek amacımız hakkımız olanı almaktı. Son iki yılda, sokaktaki enflasyonun silip süpürdüğü soframızı geri kazanmaktı. Fazladan hiçbir şey istemedik. Yalnızca emeğimizin karşılığı, çoluk çocuğumuzun geleceği için, yani, insanca bir yaşam için taleplerimizi dile getirdik. Ama onlar bizi anlamadılar, dinlemediler. Bizi görmezden geldiler. Çünkü onların kulakları sağır, gözleri kör, bizi duymuyorlar, bizi görmüyorlar. Sanıyorlar ki, o çarklar kendiliğinden dönüyor. O bacalar kendiliğinden tütüyor. Sanıyorlar ki, bir sihirli el dokunuyor ve metal sektörü ihracat rekorları kırıyor. Şampiyon oluyor. Kendinize gelin beyler, kendinize onların hepsini biz yaptık. Biz çalıştık, biz ürettik, biz kazandırdık. Ama maalesef karşılığını alamadık. “Size enflasyon kadar zam yeter, %6’ya razı olun” dediler. Yetmedi televizyona çıktılar. Eğer grev kararı alınırsa, nasıl olsa ertelenir, Yüksek Hakeme gideriz enflasyonun bile altında zam alırsınız dediler. Yani bizi çoluğumuzu, çocuğumuzu açlıkla tehdit ettiler. Hiç çekinmeden yaptılar. Televizyondan, milletin gözünün içine baka baka konuştular. Yahu insaf! Ayıptır, günahtır, yazıktır. Biz işimize, işyerimize namusumuz gibi sahip çıktık, bacaları biz tüttürdük. O çarkları biz döndürdük. Karlarınıza o karları biz kattık. İhracat rekorlarını biz kırdırdık. Sizi biz şampiyon yaptık. Bunları söyledik ama nafile… Çünkü dostlarım, dedim ya, onların kulakları sağır, gözleri kör…”

“Direne, direne kazanacağız…”

“Artık sabır taşı çatladı arkadaşlar. Başka çaremiz kalmadı. Eylemlere başladık. Önce uyarı eylemleri yaptık. Yetmedi Kısa sürelerle iş durdurduk. Yürüyüşler, basın açıklamaları yaptık. Yine yetmedi, İşte bugün buradayız. On binlerle bu alandayız. Yetmezse, Yarın yüz binlerle geleceğiz. Hakkımızı alana kadar… O duymayanlar bizi duyana kadar, O görmeyenler bizi görene kadar durmayacağız.  Direne, direne kazanacağız…”

“Şimdi yeni bir aşamadayız.”

“Geçen hafta bizi yeniden masaya çağırdılar. Umutlandık, dedik ki patronlarımız herhalde insafa geldi. Hayatın gerçekleriyle yüzleşti. Bize makul bir teklifte bulunacaklar. Gittik, oturduk. Tekliflerini lütuf gibi iki puan artırdılar. Bizimle dalga geçer gibi alın size %8 dediler. Üç yıllık sözleşmeyi, esnek çalışmayı, kıstalyemi, ikramiyelerin yılsonunda ödenmesini denkleştirmeyi, yani kazanılmış bütün haklarımızı elimizden almak istediler. Metal işçileri, dostlarım şimdi size soruyorum. Bu dayatmaları kabul edecek misiniz? Bu sefalet ücretini kabul edecek misiniz? Edecek misiniz? Biz de etmedik. Yine masadan kalktık. Şimdi yeni bir aşamadayız. Eylemlerimizi artıracağız, mücadelemizi büyüteceğiz. Daha çok direneceğiz.”

“Hep birlikte, eylemse eylem grevse grev…”

 “MESS bizi yarın sabah görüşmeye çağırdı. Gidip yeniden masaya oturacağız. Ama başta üç yıllık sözleşme olmak üzere, kazanılmış haklarımız o masada olduğu sürece bize yine sefalet ücreti önerdikleri sürece o masada oturmayacağız. Eylemlerimize kaldığımız yerden devam edeceğiz. Yine iş durduracağız. Bunu da artırarak sürdüreceğiz. Çarşamba günü grev kararımızı almıştık. Günü geldiğinde uygulama kararını da alacağız. Durmayanlar bizi duyana kadar. Görmeyenler görene kadar. Durmayacağız. Hep birlikte haykıracağız. Hep birlikte, eylemse eylem grevse grev…”

“TUİK’in enflasyonu tanımıyoruz.”

“MESS bize ısrarla enflasyondan söz ediyor. Ne enflasyonu bu arkadaşlar? Kimin enflasyonu? Efendim, TÜİK’in enflasyonu diyorlar. Biz o enflasyonu tanımıyoruz. Kabul etmiyoruz. Bizim enflasyonumuz burada, sokakta, çarşıda, pazarda… Bizim enflasyonumuz mutfakta… Siz hiç pazara gidiyor musunuz, pazara… Gidin pazara da görün bakalım, soğanın, patatesin kilosu kaç para. Bir gidin de görün biz neler yaşıyoruz? Ne sıkıntılar çekiyoruz. Biz açıklanan bu resmi enflasyona göre sözleşme yapamayız. O rakamların bizim gerçeğimizle, uzaktan, yakından ilgisi yok. Buradan TÜİK yetkililerine sesleniyorum. Alış verişi nereden yapıyorsanız bize de söyleyin de biz de oradan yapalım. Çünkü biz ekmeği, peyniri, zeytini, sizin verdiğiniz fiyatlara bulamıyoruz. Biz enflasyon sepetine koyduğunuz, tenis topunu, yurt dışı tatilini, parfümü rüyamızda bile göremiyoruz. Yeter artık. Bu milleti kandırmayın. Bizi aptal yerine koymayın bizim karnımız ete aç, zeytine aç, peynire aç ama sizin masallarınıza karnımız tok.”

“Bu mücadeleyi hep birlikte kazanacağız.”

“Biz ne istiyoruz? Biz sadece emeğimizin karşılığını istiyoruz. Alın terimizin karşılığını istiyoruz. Biz işimiz olsun. Tezgâhımızda çarklar dönsün, ocağımızdaki tencere kaynasın istiyoruz. Çok şey mi istiyoruz değerli arkadaşlarım? Çok şey mi istiyoruz? Biz bu ülkede insan gibi yaşamak istiyoruz. Onurumuzla yaşamak istiyoruz. Gelecek kaygısı olmadan huzur içinde yaşamak istiyoruz. Üretmek, kazandırmak, kazanmak istiyoruz. Ürettik mi? Kazandırdık mı? Kazanacak mıyız? Elbette kazanacağız arkadaşlarım. Bu mücadele Türk Metal’in onur mücadelesidir. Bu mücadeleyi hep birlikte kazanacağız. Çözüm bizim nasırlı ellerimizde, çözüm bizim yüreklerimizde… Bu işi biz çözeceğiz. Çözmeden de bu yoldan dönmeyeceğiz.”

“Bugün geldik, yarın yine geliriz.”

“Patronlarımız ekonomi kötü, işler durgun diyorlar. Evet, bunu biz de biliyoruz. İşyerlerimiz bizim için vatan kadar kutsaldır. Biz işimize, işyerimize sahip çıkarız. İhanet etmeyiz. İşimizi, işyerimizi namusumuz gibi koruruz. Kara çaldırmayız. Ama enayi yerine konmayı da kabul etmeyiz. Sömürülmeyi de kabul etmeyiz. Emeğimizin, alın terimizin çalınmasına izin vermeyiz. Biz sabırlıyız. Sabırla bekleriz. Ama bizim sabrımız taşarsa, işte böyle yollardan gelir, sel gibi akarız. Bugün geldik, yarın yine geliriz. Daha çok geliriz. Ey MESS yöneticileri, size sesleniyorum. Bizim sabrımızı zorlamayın. Bizi sınamaya kalkmayın. Ey bizi görmeyenler, duymayanlar. Bizi başkalarıyla karıştırmayın. Bizi hafife almayın. Size rahat, huzur vermeyiz. Size bu meydanları dar ederiz. Bu gök kubbeyi başınıza yıkarız, başınıza…”

“Türk Metal’e güvenin.”

“Biz her şeye rağmen umudumuzu yitirmek istemiyoruz. Bir yandan eylemlerimize devam ederken diğer yandan işverenle sosyal diyalog girişimlerimiz devam ediyor. Biz her şeye rağmen bu işi masada çözme umudumuzu koruyoruz. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. İnanıyorum ki bu mücadeleden yüzümüzün akıyla çıkacağız. Sendikanıza güvenin. Türk Metal’e güvenin. Türk Metal’de örgütlü 200 bin metal işçisi kardeşinize güvenin…”

“Bu kara düzene siz son vereceksiniz.”

“Dostlarım unutmayın, asla yalnız değilsiniz. Yalnız olmayacaksınız. TÜRK-İŞ üyesi kardeşlerimizin yürekleri günlerdir sizinle çarpıyor. Onların bir bölümü burada, aramızda, burada olmayanların da gözü kulağı sizlerde... Diyorum ya siz işçi sınıfının yüz akısınız. Buzkıran gemisisiniz. Buzkıran gemisi işçi sınıfının yolunu siz açacaksınız. Bu sömürü düzenine, bu ucuz işçilik düzenine, bu kara düzene siz son vereceksiniz. Başta da söyledim ya, bu miting, bu direniş tüm işçi sınıfının ortak direnişidir. İşçi sınıfının kalbi buradadır. Bu meydandadır. Artık hepimiz için ya sırtıdır ya karnıdır. Ya hep birlikte direneceğiz ve kazanacağız ya da bize dayatılan bu kara düzene razı olacağız.”

“Kim olduğumuzu görmezden gelenlere bu miting bir kimlik beyanı olsun.”

Bu kış gününde sizleri daha fazla tutmak istemiyorum. Bugün buraya geldiniz. Sel gibi geldiniz. Tarih yazdınız. Sizlerle gurur duyuyorum. Hepinizi tek tek alınlarınızdan öpüyorum. Şu anda, tezgâhları başında alın teri döken kardeşlerimi sevgiyle kucaklıyorum. Mitingimize, Bursa dışından katılan kardeşlerime, evlerine dönerken kazasız, belasız iyi yolculuklar diliyorum. Buraya, yüreklerimizde umut ve inançla geldik. Türkiye’nin dört bir yanından küçük gruplar halinde yollara düştük. Bursa’da, bu meydanda on binler olduk. Şimdi işimize ve evlerimize döneceğiz. Ama geldiğimiz gibi değil. Sesimizi duyan, çağrımıza kulak veren, mücadelemizi destekleyen kardeşlerimizle birlikte artık yüz binler olduk. Kim olduğumuzu görmezden gelenlere bu miting bir kimlik beyanı olsun. Biz işçiyiz… Biz emekçiyiz… Biz insanız… Biz halkız... Halk… Unutmayın ki bir şafak vakti karanlığın kenarından, ağır ellerimizi toprağa basıp doğruluruz.”

 

Genel Başkan Kavlak’ın konuşmasının ardından ünlü ses sanatçı Haluk Levent’in konseri başladı. Genel Başkan Kavlak, Haluk Levent’e sendika üyeleri ile birlikte yürüttüğü emek mücadelesine verdiği destekten dolayı “Emek Dostu Ödülü” verdi.

 

Büyük Bursa Mitingine, TÜRK-İŞ yönetimi, TÜRK-İŞ bağlı sendikalarının genel başkanları ve TÜRK-İŞ’e bağlı sendikalara üye çok sayıda işçi de katıldı. 



Cuma 15.4 ° / 9.2 °
Cumartesi 17.2 ° / 8.6 °
Pazar 0.9 ° / -6.2 °
Aksaray nöbetçi eczaneleri