Tarih: 14.07.2025 12:35

'Yangın sırasında atmosfere yayılan kirleticiler sağlık açısından en riskli grup'

Facebook Twitter Linked-in

Yağmur ÖNGÜN/İZMİR, (DHA)- ÇEVRE Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Arzu Yücel, orman ve plastik yangınlarının özellikle yaz aylarında hava kalitesini olumsuz etkilediğini söyledi. Yücel, "Yangın sırasında atmosfere yayılan kirleticiler arasında PM2.5 partikülleri; organik karbon, elementel karbon ve potasyum gibi biyokütle yanmasıyla ilişkili bileşenlerce zengin olup sağlık açısından en riskli kirletici grubunu oluşturur. Bu partiküller, solunum sisteminin en derin bölgelerine kadar ulaşabilmeleri nedeniyle; akut ve kronik solunum yolu hastalıkları, kalp-damar rahatsızlıkları ve erken ölümlerle ilişkilendirilir" dedi.

Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Arzu Yücel, son yıllarda Türkiye genelinde ve İzmir'de artan orman yangınları ile geri dönüşüm tesislerindeki plastik yangınlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yücel, bu yangınların, özellikle PM2.5 denilen ince partikül madde ve toksik gazların atmosferde yoğunlaşmasına neden olduğunu söyledi. Orman yangınlarının yaz aylarında hava kalitesinin kötüleşmesine yol açtığını dile getiren Yücel, "İklim değişikliğine bağlı olarak ise orman yangınlarının daha sık, şiddetli ve uzun süreli olacağı öngörülüyor. Küresel ölçekte yangın sezonu yüzde 20 uzamış durumdayken, orman yangınları sırasında ortaya çıkan emisyonlar atmosferde yayılarak hava kalitesini düşüren karmaşık bir karışım içerir. Bu karışımda karbondioksit, metan olan sera gazları, diazot monoksit, fotokimyasal olarak reaktif bileşikler ve PM2.5 öne çıkar" ifadelerini kullandı.

'KONAK'IN 12 KATI BÜYÜKLÜĞÜNDE ALAN YANDI'

İzmir'de 25 Haziran'da Foça Ilıpınar'da başlayan yangınların bir hafta boyunca birçok noktada sürdüğünü hatırlatan Yücel, "Aliağa Bozköy, Bornova Yakaköy, Menderes Kuyucak, Seferihisar, Çeşme, Urla, Ödemiş gibi birçok bölgede yangın çıktı. İzmir Orman Bölge Müdürlüğü sınırlarında kalan Manisa'nın da dahil olduğu alanlarda toplamda yaklaşık 30 bin hektar yandı. Bu, Konak ilçesinin yaklaşık 12 katı büyüklüğünde bir alan" dedi.

Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı verilerine göre, 3 Temmuz 2025'te Akhisar'da hava kalitesi indeksi (HKİ) 30-40 seviyelerindeyken, yangın sonrasında bu değerlerin 55-60 seviyelerine yükseldiğini kaydeden Yücel, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Benzer artışlar Çeşme, Seferihisar ve Karşıyaka'daki istasyonlarda da görüldü. Ancak sisteme yüklenen veriler yetersiz ve süreklilik arz etmiyor. Yangın kaynaklı emisyonların zamansal ve mekânsal dağılımını hem yer ölçümleri hem de uydu verileri ile analiz etmek önemli."

'ORMAN YANGINLARI GAZ VE AEROSOL KAYNAĞI'

Bir gaz ve aerosol kaynağı olan orman yangınlarının devam ederken ve söndürüldükten sonraki günlerde hava kalitesini olumsuz yönde etkilediğine değinen Yücel, "Kirleticiler meteorolojik koşullara bağlı olarak çok geniş alanlara taşınırken, çevre ve halk sağlığı açısından risk oluştururlar. Karbon salımı nedeni ile iklim değişikliğine önemli ölçüde katkıda bulunur. Yanma sonucunda bitki örtüsü ve tarım alanları doğrudan zarar görebileceği gibi, atmosfere yayılan hava kirleticiler nedeniyle bitki sağlığı ve tarımsal verimlilik olumsuz etkilenebilir. Ayrıca, yüzeysel akışla taşınan kirleticiler su kalitesini bozabilir. Araştırmacılara göre Akdeniz başta olmak üzere dünyada yangın emisyonlarına bağlı sağlık etkilerinin 21. yüzyılın ortalarında zirve yapması beklenmektedir" açıklamalarında bulundu.

'YANGIN SIRASINDA ATMOSFERE YAYILAN KİRLETİCİLER SAĞLIK AÇISINDAN EN RİSKLİ GRUP'

Günümüzde halk sağlığını doğrudan ilgilendiren yangın risklerinin yılın çok daha geniş bir zaman aralığına yayıldığını söyleyen Yücel, "Bu etkilerin nicel olarak daha doğru tahmin edilebilmesi için maruziyet ölçümlerine, emisyon ölçümlerine ihtiyaç vardır. Yangın sırasında atmosfere yayılan kirleticiler arasında PM2.5 partikülleri; organik karbon, elementel karbon ve potasyum gibi biyokütle yanmasıyla ilişkili bileşenlerce zengin olup sağlık açısından en riskli kirletici grubunu oluşturur. PM2.5 solunum sisteminin en derin bölgelerine kadar ulaşabilmeleri nedeniyle; akut ve kronik solunum yolu hastalıkları, kalp-damar rahatsızlıkları ve erken ölümlerle ilişkilendirilir. Diğer yandan özellikle yerleşimin ormanlarla temas ettiği arayüzlerde, çöp, inşaat atığı vb. içeriğinde yanması, hatta bazı yapıların yanması farklı toksik bileşiklerin de daha yoğun salınımın neden olabilir. İşlenmiş ahşap, plastikler, sentetik tekstil ürünleri, ev kimyasalları gibi insan yapımı materyallerin yanması sonucu Halojenli bileşikler, ağır metaller, polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAHs) ve dioksinler gibi yüksek toksisiteli kirleticiler açığa çıkabilir" diye konuştu.

'RİSK AZALTIMI AÇISINDAN HER BÖLGE İÇİN AYRI DEĞERLENDİRİLME GEREKİR'

Yücel, Ödemiş'te çıkan yangın ile Seferihisar'daki, Çeşme'deki yangının ve Aliağa'daki yangının dinamiklerinin hem yangının çıkış nedeninin ve yayılım özelliklerinin hem de toplumsal yapısı açısından birbirinden farklı olduğunu belirtti. Ödemiş gibi iç kesimlerdeki orman köylerinin tarımsal üretime dayalı ve yaşlı nüfus ağırlıklı bir yerleşim düzenine sahip olduğunu dile getiren Yücel, "Seferihisar'da yazlık nüfus hareketliliği, Çeşme'de yoğun turizm ve yazlık konut baskısı, Aliağa'da ise sanayi tesislerinin yakınlığı yangın riskini farklı yönlerden tetiklemekte. Örneğin, Aliağa'da çıkan bir yangının petrol, petrokimya ve enerji altyapılarına sıçrama riski varken, Çeşme'deki yangınların yerleşim alanlarına ve turizm destinasyonlarına yakın olması nedeniyle tahliye, erişim ve koordinasyon konuları daha öncelikli hale geliyor. Bu farklılıklar, yangına müdahale, tahliye planlaması, kamu bilgilendirme stratejileri ve risk azalımı açısından her bölge için ayrıca değerlendirilmesi gereken, ölçeklenebilir çözümler gerektiğini gösteriyor" ifadelerini kullandı. (DHA)

FOTOĞRAFLI




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —