İSTANBUL,(DHA)- DİYABETİN, pankreasın yeterli miktarda insülin üretememesi ya da ürettiği insülinin etkili kullanılamaması durumunda gelişen bir hastalık olduğunu belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Yasin Bakcan, “Sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite, obeziteden kaçınma gibi yaşam tarzı değişiklikleri ile tip 2 diyabet gelişme riski azaltılabilir. Yaşam tarzı değişiklikleri (düzenlemeleri) sayesinde prediyabetli bireylerde tip 2 diyabete ilerlemenin yüzde 40-50 oranında önlenebileceği gösterilmiştir” dedi.
Dünya Diyabet Günü dolayısıyla açıklamalarda bulunan İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi'nden İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Yasin Bakcan, “(Diabetes mellitus) göreceli ya da mutlak insülin eksikliği veya insülin etkisine karşı gelişmiş olan ’insülin direnci’ nedeniyle ortaya çıkan, pek çok organı etkileyerek sistemik tutuluma neden olan, kan şekeri yüksekliği ile karakterize bir metabolizma bozukluğudur. Diyabet pankreasın yeterli miktarda insülin üretememesi ya da ürettiği insülinin etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda gelişen bir hastalıktır” diye konuştu.
DİYABETİN TÜRLERİ
Diyabetin türlerinden bahseden Uzm. Dr. Bakcan, “Primer ve sekonder olmak üzere iki diyabet formu vardır. Bunlardan üçü (tip 1 diyabet, tip 2 diyabet ve Gestasyonel DM) primer, diğerleri (spesifik diyabet tipleri) ise sekonder diyabet formları olarak geçmektedir. Hastaların yüzde 90’ı tip 2 diyabettir. Tip 2 diyabet gelişiminde özellikle obezite ve sedanter yaşam etkilidir ve tedavide yaşam tarzı değişikliği ve diyetin düzenlenmesi çok önemlidir. Tip 1 diyabet hastaların çoğundan otoimmünite sorumludur” ifadelerini kullandı.
‘TÜRKİYE DİYABETİN AVRUPA’DA EN SIK GÖRÜLDÜĞÜ ÜLKE’
Türkiye’de diyabet görülme oranlarına değinen Uzm. Dr. Bakcan, “IDF (uluslararası diyabet derneği) diyabet atlasının 2019 verilerine göre Türkiye yüzde 11,1 ile diyabet görülme oranının en yüksek olduğu Avrupa ülkesidir. Ülkemizde 6.6 milyonun üzerinde diyabetli bulunmaktadır” dedi.
‘ÇOK YEMEK YEME NEDEN OLABİLİR’
Uzm. Dr. Bakcan, “Çok su içme, sık idrara çıkma, gece idrara çıkma, çok yemek yeme, sık acıkma, iştahsızlık, halsizlik, yorgunluk, ağız kuruması, açıklanamayan kilo kaybı, enfeksiyon sıklığında artış ve inatçı enfeksiyonlar, görme bozukluğu, sinirlilik ve bazı hastalarda yüksek kan şekerinin neden olduğu komanın en önemli diyabet belirtileridir” diye konuştu.
TANI KONMA SÜRECİ
Diyabetin tanısının nasıl olduğundan bahseden Uzm. Dr. Bakcan, “Açlık plazma glukozu (en az 8 saat süreyle açlık sonrası sabah ölçülen plazma glukoz), 75 g. OGTT(şeker yükleme testi) sırasındaki 2. saat plazma glukoz düzeyi, HbA1c seviyesi ve klasik hiperglisemi semptomlarının (poliüri, polidipsi, açıklanamayan ağırlık kaybı ya da hiperglisemik kriz) eşlik ettiği durumlarda rastgele plazma glukoz düzeyleri ile konulabilir. Kan şekeri 100-125 mg/ dl olan kişilerde prediyabetik olarak değerlendirilir ve diyabetik hastalar gibi yaşam tarzı değişikliği ile takip edilir” ifadelerini kullandı.
RİSK ALTINDA OLAN BİREYLER
Risk grubunda olan bireylere değinen Uzm. Dr. Bakcan, “40 yaşından büyük olanlar, 1. derece akrabalarında diyabet öyküsü bulunanlar, obezite (Vücut kitle indeksinin 25 kg/m2’nin üzerinde olması) ve düşük fiziksel aktiviteye sahip kişiler, gebelikte şeker yüksekliği olan ve gebelik diyabeti tanısı alan kadınlar, iri bebek doğuran kadınlar, kadınlarda polikistik overin varlığı, hipertansiyon ve hiperlipidemi gibi kronik hastalığı bulunanlar risk altındadır” açıklamasında bulundu.
‘SAĞLIKLI BESLENME ÖNEMLİ’
Diyabetli hastaların beslenme düzenine dikkat etmesi gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Bakcan, “Tüm şeker hastaları diyabet diyetisyeniyle planlı bir şekilde çalışmalı, bireyin tıbbi gereksinimlerine ve beslenme alışkanlıklarına göre bir beslenme programı geliştirilmedir” dedi.
Uzm. Dr. Bakcan, şeker hastalığının yol açabileceği komplikasyonları arasındaki akut ve kronik komplikasyonları şöyle açıkladı:
“Akut komplikasyonlar (hipoglisemi, diyabetik ketoasidoz, non ketotik hiperglisemik durum ve laktik asidoz) hayatı tehdit eden acil durumlardır ve derhal hastaneye başvurulması gerekmektedir. Kronik komplikasyonlar ise mikrovasküler ve makrovasküler olarak ayrılmaktadır. Makrovasküler komplikasyonlar akut koroner sendrom (AKS), stabil veya unstabil angina, inme, geçici iskemik atak (TİA) veya periferik arter hastalığı (PAH), aterosklerotik kardiyovasküler hastalık (ASKVH) olarak kabul edilmektedir. Mikrovasküler hastalıklar ise retinopati, nefropatı ve nöropatidir.”